TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün ATALAY İstanbul’da bugün başlayan ve üç gün sürecek 10. Avrupa Bölge Konferansında, katılımcılara hitap etti.
Genel Başkan Ergün ATALAY, 10. Avrupa Bölge Konferansındaki katılımcılara hitap etti ve şu konulara değindi;
Öncelikle, konferans başkanlığına seçilmenizden dolayı sizi kutluyor, değerli görüşlerini bizlerle paylaşan tüm delege ve katılımcılara teşekkür ediyorum.
Ülkemdeki tüm çalışanlar adına hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Değerli Delegeler,
Biz; insan onuruna yakışır iş, adil ve yaşanabilir bir dünya için mücadele ederken, savaş gibi, terör gibi insanı ve yaşamı yok eden olayların giderek artıyor olması çalışan kesimi hayal kırıklığına uğratmaktadır.
Buna rağmen, sendikal hareket olarak umudumuzu hiçbir zaman yitirmiyoruz. ILO’nun her etkinliğini umutlarımızı yeşerten son derece önemli bir fırsat olarak görüyoruz. 10. Avrupa Bölge Konferansına ev sahipliği yapmaktan büyük bir onur ve mutluluk duyuyoruz.
ILO 8. Avrupa Bölge Konferansında, ekonomik krizi tartıştık ve krizin sorumlusunun çalışanlar olmadığını söyledik. 9. Avrupa Bölge Konferansında kemer sıkma politikalarının işsizlik yarattığını ve sosyal haklarda tahribata neden olduğunu anlattık.
10. Konferansta ise herhangi bir ilerlemeden değil; terörden, teröre verilen destekten, savaşlardan ve dünya liderleri arasındaki siyasi çatışmalardan bahsediyoruz.
Suriyeli mültecilerin çocuklarına yaşayabilecekleri bir kara parçası ararken boğularak öldüklerini, kıyılara vuran ölü bedenleri ve yaşanan dramı anlatıyoruz.
Değerli Başkan,
Değerli Delegeler,
Genel Direktörün “Avrupa ve Orta Asya’da İnsan Onuruna Yakışır İş’in Geleceği” başlıklı raporu çalışma yaşamı ile ilgili hemen her alanda yaptığı isabetli tespitlerle çalışmalarımıza zemin oluşturmaktadır.
Raporda yer alan durum tespitleri oldukça yerindedir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki bölgedeki bazı ülkelerde görülen belirsiz ve çalkantılı siyasi ortam gelecek açısından endişe yaratmaktadır. Siyasi istikrar bölgenin geleceği açısından önem taşımaktadır.
Sürdürülebilir ve kapsayıcı büyümenin sağlanması belirsizliğin ortadan kalkmasıyla mümkün olacaktır. Oslo’da kabul edilen politika gündemi günümüzde de geçerliğini korumaktadır. Oslo’da alınan karaları sahiplenerek ve uygulayarak geleceğe şekil vermeliyiz.
Ekonomik büyümenin kazançlarını toplumun tüm kesimleri için adil ve dengeli dağılması esastır. Bunu sağlamanın bir yolu da yeni iş imkanlarını artırılmasıdır.
Rapor herkes için insana yakışır işlerin nasıl sağlanacağını ve kapsayıcı bir gelecek açısından yapılması gerekenleri isabetle ortaya koymaktadır.
Türkiye bugün, bölgemizde en fazla mülteci nüfusa ev sahipliği yapan ülke konumundadır. Kendi vatandaşlarının ihtiyaçlarının yanında, çocuklarının hayatta kalabileceği bir toprak parçası arayan, çoğunluğu Suriyeli üç buçuk milyondan fazla mültecinin tüm temel ihtiyaçlarını karşılamaktadır.
Göç konusu uluslararası bir boyut kazanmıştır. Çözümün de bu kapsamda olması gerekir. Göçmenlerin uluslararası hukuka ve insan hakları evrensel ilkelerine uygun biçimde “açık kapı politikası” ve “geri göndermeme” ilkeleri çerçevesinde kabul edilen ülkemize her türlü destek sağlanmalıdır.
Raporda belirtildiği gibi, mültecilerin işgücüne katılabilmeleri için beceri edindirme eğitimleri dahil olmak üzere pek çok proje yürütülmektedir. Türk insanı gösterdiği büyük fedakarlıklarla tüm dünyaya vicdan aşılamış, unutulan değerleri hatırlatmıştır.
Değerli Başkan,
Değerli Delegeler,
Ekonomik büyümenin ücretlerin satın alma gücünde artış sağlamadığı görülmektedir. Asgari ücretin bir “geçim ücreti” olması çalışanların yaşama şartlarını iyileştirecek bir araçtır.
Sendikalar ücretler arasındaki farklılığı gidermek doğrultusunda önemli işlevlere sahiptir. Ücretli çalışan kesim için adil gelir dağılımı bu yolla sağlanacaktır.
Sendikal örgütlenme oranlarının düşme eğiliminde olduğu raporda tespit edilmiştir. Toplu sözleşme kapsamının artırılması hepimizin ortak çabası olmalıdır.
Örgütlenmedeki mevzuat engellerinin, ILO çatısı altında sürdürülen çalışmaların da katkısıyla önemli ölçüde aşılacağı kanaatindeyim.
Ancak, yine raporda da belirtildiği gibi, işverenlerin sendika karşıtı tutumlarının örgütlenmeyi kısıtladığını, taşeronlaşma ve düzensiz çalıştırma biçimlerinin örgütlenmeyi olumsuz etkilediğini, dolayısıyla uygulamadaki sıkıntıların devam ettiğini de vurgulamak isterim.
Değerli Başkan,
Değerli Delegeler,
Sendikal hareket olarak sosyal diyaloga son derece önem vermekteyiz. Sosyal diyalogun arzu ettiğimiz düzeyde güçlenebilmesi için örgütlenme oranının yüksek olması ve işverenlerin ulusal ve küresel düzeyde sendikalara karşı bakış açılarını olumlu yönde değiştirmeleri gerekmektedir.
Büyük firmalarda mevcut olan sendikal örgütlenmeye özellikle küçük işletmelerde rastlanmamaktadır. Büyük ölçekli işletmeler sendikal örgütlenmenin ve verimlilik artışının olduğu yerlerdir.
Bu da bize sendikaların ve sağlıklı endüstriyel ilişkilerin, verimliliği, kurumsallaşmayı ve kar oranlarını artırdığını göstermektedir.
İşçilerin iş yerlerindeki çalışma şartları ve iş güvenliği arzuladığımız düzeyde değildir. İş sağlığı ve güvenliği konusunda ILO ile işbirliği sayesinde önemli adımlar atılmıştır. Bundan sonra da aynı kararlılıkla iş kazaları ve meslek hastalıklarını geriletmek için hep birlikte daha fazla çalışmalıyız.
Yeşil ekonomi konusundaki çalışmalar kararlılıkla sürdürülmelidir. İnsan onuruna yakışır iş ve istihdam artışı beklentisi ile yeşil ekonomiye geçiş sürecini desteklemekteyiz. Yeşil ekonomiyi; yaşadığımız çevre, çalışma hayatı, yeni iş olanakları ve “kaliteli iş” kavramlarını birleştiren önemli bir süreç olarak görüyoruz.
Bu düşüncelerle Genel Direktöre ve raporda emeği geçenlere teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.