15 Temmuz Türkiye tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bu ülke insanının bir ihanet hareketi karşısında memleketine nasıl sahip çıktığını gösteren destan o gün yeniden yazılmıştır. Bu davranışla, milli mücadeleden sonra millet kendi kaderine sahip çıktığı yeni bir milli bir direniş göstermiş, ikinci bir milli mücadeleyi gerçekleştirmiştir.
Türkiye’nin siyasi tarihinde birçok askeri darbe yaşanmıştır fakat 15 Temmuz darbe girişimi esas olarak bütün bu darbelerden farklı bir niteliğe sahiptir. Yakın tarihte ortaya çıkan darbelerin ülkenin demokratikleşmesine dönük talepleri, demokrasi mücadelesini bastırmak üzere hareket ettikleri bilinmektedir. Bu darbelerin bileşenlerine, arkasında yer alan unsurlara temel dinamiklere bakıldığında, genel olarak bunların iki kategoride toplandığını görmek mümkündür. Darbelerin iç dinamikleri ülkenin demokrasi öncesi siyasal yapısı ve kültürüyle ilgilidir. İçerdeki dayanakları arasında sermaye grupları, bürokratik elitler, askeri cunta içinde yer alan militarist grupların varlığından söz edilebilir; kısaca ülkenin demokratikleşmesinden rahatsız olan unsurların mevcudiyetinin askeri darbelerde önemli bir rolü olduğu görülür.
Bilhassa büyük sermaye gruplarının rahatsızlığının asıl sebebinin, işçiler başta olmak üzere, çalışanların ve toplumun geniş kesimlerinin demokrasi sayesinde elde ettikleri sosyal haklar olduğu bilinmekte iken, bürokratik kadroların ise devlet iktidarını otoriter bir biçimde kullanma, devleti kendi zümresel iktidarlarının aracı olarak görme anlayışı ve militarist ideolojiye bağlılıklarıyla demokratikleşme süreçlerine tepki koydukları bilinmektedir.
Darbelerin dış dinamikleri ise tamamen dışardan gelen talep ve baskılar anti demokratik yönetimler tarafından kolayca karşılanırken, demokratik yönetim yapılarının dışardan gelen istekleri karşılamada, direnç gösterilmesiyle ilgilidir. Ülkeye adeta sömürge muamelesi yapan batılı güçlere karşı halka dayanarak cevap veren seçilmiş iktidarların ülke çıkarlarını ön plana çıkardığı, halka verdikleri sözleri uygulamaya sokmaya çalıştığı durumlarda darbenin dış şartları olgunlaşmıştır denilebilir. Bir anlamda bugüne kadar hiçbir anti demokratik hareket, hiçbir darbe ve müdahale dışarıdan bağımsız bir şekilde vuku bulmamıştır denilebilir.
Türkiye tarihinde birçok askeri darbe yaşanmıştır fakat 15 Temmuz darbe girişimi bütün darbelerden farklı bir niteliğe sahiptir. Bu darbe sürecinin temel farkı iç ve dış dinamiklerin diğer darbe süreçlerinde olduğu gibi bürokrasinin askeri ve sivil unsurlarını harekete geçirerek yapmaya kalkmasından ayrı bir yol izlemesiyle ilgilidir. 15 Temmuz darbe girişimi doğrudan doğruya bir terör örgütü marifetiyle FETÖ yapılanması tarafından gerçekleştirilmek istenmiş, uygulamaya bu şekilde sokulmuştur.
İlk defa bu girişimde yer alan darbeciler, sadece bir askeri darbe yapıp iktidarı ele geçirmek istemekle kalmayıp, ülkenin bağımsızlığını ortadan kaldıracak bir işgal hareketi mahiyetinde ortay çıkmış bulunmaktadırlar.
Eğer darbe başarılı olsaydı sadece meclis, siyasi partiler, sendikalar demokratik kuruluşların varlığına son verilmiş olmakla yetinilmeyecek, bütün bu kuruluşların temsilcileri Cumhurbaşkanı, Başbakan, hükümet üyeleri, siyasi parti liderleri, milletvekilleri, sivil toplum liderleri, sendikacılar, din adamları gibi bu yapıyı tasvip etmeyen çok geniş bir kitleye katliam uygulanacaktı ki bunun en önemli göstergesi darbecilerin o gece sokaktaki sivil insanları gözlerini kırpmadan katletmeleridir.
O gece daha darbe haberini alır almaz bu ülkenin binlerce insanını, her meslekten, her siyasi görüşten yurttaşını sokağa döken duygu aynıdır. Ülkemize ve demokrasiye sahip çıkma sorumluluğudur. Darbe haberini duyunca sokakları dolduran işçi arkadaşlarımız, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin meydana getirdiği tahribatın o güne kadar kazandıkları demokratik ve sosyal hakları nasıl ortadan kaldırdığını biliyordular. İnsanlarımız bu defa tehlikenin daha büyük olduğunu, bir terör örgütü olan FETÖ yapılanmasının ülkelerine ihanet etmiş bir cuntanın devleti ele geçirerek ülkede kanlı bir diktatörlük kurmak üzere darbeye giriştiğini görür görmez harekete geçmiştir. Ülkenin bağımsızlığına son verip işbirliği içinde oldukları dış merkez kontrolünde hareket eden bu yapının ihaneti, daha ilk adımda döktükleri kanla, tankların namlularını millete çevirdikleri anda fark edilmiştir. Milletin oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanına, Hükümete, Meclisin temsil ettiği bütün siyaset kurumuna yapılan saldırıya karşı millet ayağa kalkmıştır, bir anlamda millet kendi hukukuna sahip çıkarak onu çiğnetmemiştir.
Sokakları dolduran tankların karşısına dikilen, bombalara rağmen yürüyen işçiler, işsizler, esnaf, memur, genç yaşlı her meslekten insanlar ellerinde Türk bayraklarıyla, bu bilinçle demokrasiye sahip çıktılar ve demokrasiye sahip çıkmanın aynı zamanda ülkeye sahip çıkmak demek olduğunu ortaya koymuş oldular.
FETÖ yapılanmasının 15 Temmuzdaki kanlı darbe girişiminin önünde set oluşturan bu insanlar Cumhurbaşkanının çağrısıyla meydanlarda toplanırken tarih yeni bir olaya tanıklık etmekteydi: Türkiye dış destekli bir terör örgütünün darbe girişimini bu defa başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, hükümet partisi, muhalefet partileri ve sivil toplum el ele birlikte mağlup etmişti. Türkiye’nin meşru yönetimini demokrasisini yıkmayı hedef alan, bağımsızlığını yok etmek için saldıran bu ihanet çetesi millet tarafından yenilmiştir dünya tarihinde eşine rastlanması zor bir olaya yaşanmıştır ki bu bir siyasal devrimdir. Yaşanan olayın mahiyetini anlamak, açısından meseleye analitik bakarak, FETÖ yapılanması tarafından eylem halinde bastırılan bu darbe girişiminin yaptıklarını sıralarsak onun nasıl bir ihanet içinde olduğunu görmek daha açık hale gelecektir.
* Bu darbe girişiminde ilk defa sadece iktidar bir askeri cunta tarafından ele geçirilmek istenmekle kalmamış, bu cunta doğrudan doğruya bir terör örgütü tarafından (FETÖ) yönetilerek demokratik sisteme son verilip dini görünümlü anti demokratik bir yönetim kurulmak istenmiştir. Bunun için demokratik kurumların temelini oluşturan Büyük Millet Meclisini bombalamışlardır.
* 15 Temmuzda darbeciler bugüne kadar yapılan darbelerden farklı olarak ilk defa karşılarında sivil insanları bulmuşlardır. Bu darbecilerin hiç hesap etmedikleri bir durumdur ve sokaktaki tankların karşısına dikilen sivil insanları katletmekten çekinmeyerek helikopterlerle uçaklarla saldırıya geçmişlerdir.
* Türkiye tarihinde bir ilk olarak, iktidarıyla muhalefetiyle başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere bütün siyasi parti liderleri darbeye karşı açıkça tavır almışlardır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halkı sokaklara darbecilerin karşısında ülkeyi ve demokrasiyi savunmaya dönük çağrısı her görüşten insanımızda yankı bulmuş, devleti ele geçirmeye çalışan cuntanın karşısında demokratik meşruiyetten ayrılmayan askerler, diğer güvenlik güçleri ve kamu bürokrasisi ile halk birlikte darbecileri etkisiz hale getirmiştir.
* Darbecilerin ihanetini gösteren diğer önemli bir olay FETÖ yapılanmasıyla PKK/PYD terör örgütleri arasındaki işbirliğidir. Fetullahçı terör örgütüne mensup cuntacı subaylar, güvenlik güçleri KKK/PYD terör örgütünün Güneydoğu bölgesinde sivil halkı baskı yaparak, göçe zorlayarak, etnik temizlik yaparak, çocuklarını dağa kaçırması ve sivil insanları cezalandırma adı altında katledip öldürerek bütün temel insan haklarından mahrum bırakılmasına göz yumup, sivil halkı PKK/PYD nin baskısına itmesidir. Güneydoğuda yaşanan birçok bombalama ve cinayet olayını hatta İŞİD saldırısını bu üç terör örgütünün birlikte hazırladığı ortaya çıkmış bulunmaktadır. Hatta Güneydoğu bölgesinde bir yıl önce terör olaylarının yeniden başlamasına sebep olan Çözüm Süreci diye adlandırılan barış arayışına son verilmesinde, bozulmasında da FETÖ ve PKK/PYD terör örgütleri birlikte hareket ettikleri anlaşılmaktadır.
Bugün Türkiye yaşanılan bu olaylardan sonra daha fazla demokrasiye daha fazla istikrara ihtiyaç duymaktadır ve devletle halk arasında meydana gelen darbe ve terör karşıtı ittifak, anlayış birliği bunun için itici bir güç olacaktır.
Ülkenin birliği, bağımsızlığı, demokrasisi için bu mücadelede kaybettiğimiz insanlarımız, şehitlerimiz, bu süreçte yaralanıp gazi olan kardeşlerimizin aziz hatıraları bizi bugün darbeye karşı demokraside, ihanete karşı vatan sevgisinde daha çok bütünleştirmiş bulunmaktadır. İnanıyoruz ki her türlü güçlüğü aşarız ve her sorunu birlikte çözebiliriz.