Uluslararası Çalışma Teşkilatı (ILO) tarafından ilk olarak 7 Ekim 2007 tarihinde düzenlenen etkinlik dünya çapında bir kampanyaya dönüştürülmüş ve her yıl 7 Ekim “ILO İnsan Onuruna Yakışır İşgünü” olarak anılmaya başlanmıştır.
TÜRK-İŞ Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Ergün ATALAY, “7 Ekim İnsan Onuruna Yakışır İş Günü” vesilesiyle yazılı bir açıklama yaptı.
Açıklama şu şekildedir:
“Covid-19 Salgınının ikinci yılını doldurmasına çok kısa bir süre kala, yaşamını emeğiyle sürdürenlerin durumu dünya çapında oldukça olumsuz bir görünüm sergilemektedir. Salgın nedeniyle son iki yılda, milyonlarca insan işini kaybetmiştir. İşini kaybetmeyecek kadar şanslı olanlar ise ciddi bir şekilde gelir kaybına uğramıştır. Tüm ücretli çalışanlar açısından dünyanın her köşesi artık daha zorlu çalışma şartlarına sahip duruma dönüşmüştür.
Salgın, emek piyasası açısından henüz başlangıç aşamasında olan yeniliklerin hızlı bir şekilde uygulamaya konulmasında da etkili olmuştur. Sayısal/dijital teknolojiler hızla çalışma yaşamının bir parçası haline gelmiş, önceden istisnai olarak görülen çalışma biçimleri belirli işkollarında esas çalışma biçimi olarak uygulanır olmuştur.
“ILO İnsan Onuruna Yakışır İşgünü” kapsamındaki taleplerin ne derece önemli olduğu bugün daha açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Bugün dolayısıyla, istihdam alanında yaşanan başlıca gelişmelerle ilgili şöyle bir değerlendirmede bulunmak mümkündür:
Bugün çalışma yaşamı küresel düzeyde son derece güvencesizleştirilmiş ve kuralsızlaştırılmıştır. On dört yıl önce istisnai olan “evden çalışma, uzaktan çalışma, çağrı üzerine çalışma” gibi çalışma biçimleri bazı sektörlerde artık esas halini almıştır. İlgi sektörlerde, işçi hak ve özgürlükleri ile sendikal örgütlenmenin geleceği belirsizdir. Sayısal/dijital teknolojilerin yaşamın tüm alanlarına nüfuz etmiş olması, oldukça yeni ve üzerinde durulması gereken bir gelişmedir. Mesleki eğitim ve meslek içi eğitimin, istihdamı koruyucu kamu politikalarıyla beraber ele alınması günümüzde daha önemli hale gelmiştir. Covid-19, anlık ve şok edici bir gelişme olarak, özellikle belirli işkollarında dönülmez yıkıcı etkiye neden olmuştur. Dünya çapında son on aydır devam eden aşılama çalışmaları aracılığıyla Salgından çıkış yolları aransa bile, istihdamın orta ve uzun vadede toparlanabilmesi için güçlü kamucu müdahalelere gereksinim duyulduğu açık biçimde kendini göstermektedir. Kitlesel iş kayıpları kitlesel gelir kayıplarını da beraberinde getirdiğinden, dünyanın özellikle güney yarısını oluşturan ülkeler, kitlesel yoksulluğu eskisinden daha da ağır bir biçimde hissetmektedir. Gelirde ve yaşam koşullarında zaten var olan eşitsizlik ve adaletsizlik, aşıya erişimde de kendini göstermiştir. Kuzey ülkeleri, aşıyı üretip kendi halkalarına kitlesel bir şekilde sunmuş; güney ülkeleri ise sınırlı sayıda aşıya erişebilmiştir. Bu durum da dünya çapında hem salgıdan çıkışı hem de salgın sonrası emek piyasasının toparlanmasını geciktirecek en önemli neden haline gelmiştir. İnsan onuruna yakışır iş talebi Salgın ve sayısallaşmanın/dijitalleşmesin getirdiği günümüzü olağanüstü şartlarında daha önemli hale gelmiştir. Sayısallaşma/dijitalleşme süreci, yeni istihdam alanları sağlamak amacıyla kullanılırsa, emek piyasasının Salgından çıkışı açısından önemli fırsatları beraberinde getirebilir. Sayısallaşma/dijitalleşme süreci, işverenlerce “işçilerden kurtulmanın” yeni bir aygıtı olarak kullanılırsa, Salgının neden olduğu koşullar altında toplumsal barışın tesisi olanaksız hale gelir. Konfederasyonumuzun da üyesi bulunduğu Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ITUC) bu günün tek bir amacı hedeflemesi gerektiğini ve bunun “Adil İşler” olduğunu savunmaktadır. Bozulan istihdam şartlarının insan onuruna yakışır biçimde yeniden düzenlenmesi için tüm hükümetlerin sendikalarla istişare içinde iş planları geliştirmesi gerektiğini ifade etmektedir. ITUC, 2030 yılına kadar 575 milyon yeni iş sağlanması ve kayıt dışı işlerin en az yarısının kayıt altına alınması için bir plan oluşturulmasını dünya liderlerinden talep etmektedir.”