TÜRK-İŞ Yönetim Kurulu 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle bir mesaj yayınladı:
Günümüz dünyasında çağdaş toplumları tanımlayan en önemli özelliklerden biri insanların eşit ve özgür doğdukları düşüncesidir. Ancak, bu düşüncenin gerçek yaşamda karşılığını bulamaması ezilen, aşağılanan ve hor görülen kesimlerin dayanışmasını beraberinde getirmiştir.
8 Mart; ezilen, aşağılanan ve hor görülen kadınların 1857 yılında ağır çalışma koşullarına karşı başlattıkları mücadelenin yıl dönümüdür. Kadına her şeyden önce insan olmaktan kaynaklanan değerin verilmemesi, 1857 yılında başlayan kadın dayanışmasını beraberinde getirmiştir. Bıçağın kemiğe dayandığı O günde, 129 kadın işçinin hayatını kaybetmesiyle başlayan bu mücadele asırları aşarak bu günlere ulaşmıştır. Geçen yüzyıllar içinde kadınların hak ettiği yerde olabilmesi için gereken çalışmalar yapılmış, ama ülkemiz de dâhil olmak üzere kimi ülkelerde hala istenilen noktaya gelinememiştir.
Bugün ülkemizde, kadınlarımızın sorunları vardır. Bu sorunlar hayatın her alanında kendisini gösterebilmektedir.
Kadınlar; ülkemizin ve dünyanın çeşitli yerlerinde hukuki yollarla yapılan çalışmalara rağmen; şiddete ve ayrımcılığa uğramaktadır. Cinsiyet ayrımcılığı; siyasette, karar mekanizmalarında, ekonomide ve eğitimde kendini göstermektedir. Medyada ve reklam dünyasında cinsel bir obje olarak kullanılıp istismar edilmemelidir.
Eşitlik kavramı ile kadın erkek arasında yasalar önünde büyük ölçüde eşitlik sağlamışken, uygulamada kadının mağduriyeti halen giderilememiş ve adalet sağlanamamıştır.
Küresel ekonominin dayattığı işsizlik ile güvencesiz çalışma koşullarından en çok kadınlar etkilenmekte ve ekonomik krizlerin aile hayatına yansıyan yıkıcı etkileri de en çok kadınları mağdur etmektedir.
Eve iş verme, yarı zamanlı çalışma gibi esnek çalışma biçimlerinin en olumsuz hallerini çoğunlukla kadınlarımız yaşamakta ve yine çoğunlukla kadınlarımız, emek yoğun işlerde düşük ücretle, sosyal güvenceden ve örgütlenmeden yoksun bir şekilde çalıştırılmaktadır.
Ülkemizde zihniyet yapısı değişmediği sürece, düzenlenen yasalar etkin olamayacak, yasal gelişmelerin sağlanması da pek bir önem arz etmeyecektir. Zihniyet değişimi için toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerine gereken önem verilmelidir. Cinsiyet eşitliği eğitimlerinin tüm eğitim süreçlerini kapsayacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Zihniyet değişimi ile birlikte kadınların çağdaş yaşama aktif katılımının önündeki engeller teker teker kaldırılacaktır.
Kadının, cinsiyeti nedeniyle şefkatli, anlayışlı ve fedakâr olması gibi özellikler yüklenerek, hane içindeki bakım hizmetleri ve ev işleri gibi tüm sorumlukları içerisinde barındıran “özel alana” hapsolması istenmektedir. Bu durumda erkeğin de hane dışındaki işlerle sorumlu tutularak, “kamusal alanda” yer alması sağlanmaktadır.
Kadın ve erkeğe yüklenen bu sorumluluklar, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin her alanda yaşanmasına, kadının eğitimden, işgücü piyasasından, siyasetten ve karar alma mekanizmalarından yani kamusal alandan uzak tutulmasına neden olmaktadır.
Kadınlarımızın ister sosyal hayatta isterse çalışma hayatında onurlu bir şekilde hak ettikleri statüyü kazanmaları ve yücelmeleri için öncelikle kadının öneminin ve kadına saygının benimsenmesi gerekmektedir.
Daha insan hakları merkezli, yaşanabilir bir dünya için kadının etkinlik alanının güçlendirilmesi, eğitim, istihdam, sağlık, siyaset, hukuk ve benzeri alanlarda fırsat ve olanaklardan eşit düzeyde yararlanması, kadın ve erkeğe verilen hakların, yüklenen sorumlulukların adil bir biçimde dağıtılması son derece önemlidir.
TÜRK-İŞ ve üye sendikalar, her koşulda her zaman ve her yerde, onurlu yaşamaları ve yücelmeleri için kadınlarımızın yanında olacak ve mücadele verecektir.
Kadınların; Cumhuriyet ile kazandığı çağdaş hak ve özgürlüklerin toplumun her kesimine ulaşması dileğiyle, tüm kadınlarımıza sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.