Genel Başkan Ergün ATALAY, 12 Ocak 2019 Cumartesi günü Demiryol-İş Sendikası Adapazarı Şubesi’nin 11. Olağan Genel Kurulu’na katıldı.
TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün ATALAY, kongrede konuşma gerçekleştirdi. ATALAY, şu konulara değindi;
“Büyükşehir belediyemizin kıymetli başkanı, değerli dostum, değerli kardeşim, değerli CHP Grup Başkan Vekili Engin Kardeşim, İyi Partinin değerli milletvekili, uzun yıllar bize ağabeylik yapan Enver abim, Bursa’dan gelen değerli Genel Müdürümüz, TÜVASAŞ ta görev yapan değerli işçi kardeşlerimiz, Siyasi Partilerimizin değerli il başkanları, Demiryol-İş Sendikasının 13 vilayetten kongreye iştirak eden değerli kardeşlerim, değerli başkanlar, değerli yöneticiler, Sakarya’daki Sendikalarımızın değerli başkanları, değerli yöneticileri, TÜRK-İŞ’te beraber görev yaptığımız değerli kardeşim, Koop-İş Sendikamızın değerli Genel Başkanı, Güvenlik- İş Sendikamızın değerli Genel Başkanı , Kızılay’ın değerli Genel Başkan Yardımcısı, TÜRK-İŞ Bölge Temsilcimiz, İzmit’ten gelen, Bursa’dan gelen, Gebze’den gelen, Bilecik’ten gelen kıymetli işçi arkadaşlarım, değerli dostlarım, değerli basın mensupları hoş geldiniz sefalar getirdiniz.
Bu salonda muhtarlar var, emekli ağabeylerimiz var, esnaflarımız var, amatör sporda görev yapan değerli başkanları var, değerli dostlar var, Sakarya’da kimi görmek istiyorsanız herkes bu salonda.
Değerli arkadaşlar, yılbaşı akşamı her yılbaşında olduğu gibi TÜRK-İŞ Başkanı olarak işçilerle birlikte oluyorum. Madende oluyoruz, karayollarında oluyoruz, Enerji işçileriyle beraber oluyoruz, bu sene de program yaptılar İstanbul’da deniz kurtarma ekibiyle beraber olacaktık ama maalesef 22 Aralık ta çıkan Tank Paletle ilgili karara istinaden Biz bu İstanbul programını bozalım Adapazarı’nda olmamız gerekiyor, tank palet kapısının dibindeki PTT işçileriyle beraber olduk. 25 senelik kiralama bunun adı kiralama falan değil bunun adı özelleştirme. Aradan 12 gün geçti bugün buradayız. Rabbim ömür verirse haftaya gar meydanında arkadaşlarımızın düzenlediği bir miting var. Ömrümüz yeterse sağlığımız sıhhatimiz iyi olursa, Allah nasip ederse orada olacağım. TÜRK-İŞ Başkanı olarak üç haftadır Adapazarı’nda oluyoruz. Adapazarı’nda olmamız gerektiği için oluyoruz. Değerli arkadaşlar bu ülkede Enver ağabeyim anlattı. Özelleştirme hiç kimseye bir hayır falan getirmedi. Yaşıyorum, Türk-İş’in Mali sekreteriydim, SEKA’yı yaşadım. TÜRK-İŞ Başkanlığı yapıyorum. Şekeri yaşadım, yaşıyorum. Bugün de önümüzde tank paletle ilgili ucube bir karar var. Harb-İş Yöneticileri, buradaki şube başkanımız onların genel başkanı Adapazarlı olan Haldun kardeşimiz güçleri neye yetiyorsa, ellerinden geleni yapmaya gayret ediyorlar. Bu karar ayın 22 sinde çıktı. Sabah ben ulusal bir televizyon kanalında asgari ücretle ilgili bir program vardı. Sabah 8.00 de bizim görevlilere metni vermişler. Onlar İzmir’de faks çekmişler. Ayın 22 sinde özel bir kanalda dediler durum böyle böyle. Aradan geçen 20 günlük süre zarfında İzmir’de konuştum, İstanbul’da konuştum, Ankara’da konuştum. Bursa’da konuştum bu meselenin yanlış olduğunu anlattık. Milli Savunma Bakanıyla iki kere konuştuk, Cumhurbaşkanımızla konuştum. AK Parti Genel Başkan Yardımcılarıyla konuştum. Yani kim yetkiliyse, kim sorumluysa tamamına bu meseleyi anlattık. Bir bölümünü biliyorsunuz, bir bölümünü bilmiyorsunuz. Sendikalar hem mücadele edecek hem müzakere edecek. Şimdi gönlüm arzu eder burada Engin kardeşim elinden gelen gayreti samimice sarf ediyor, İyi Parti vekilimiz Sayın Dikbayır elinden gelen gayreti sarf ediyor samimice. Ama bu ikilinin içine iki kişiye daha ihtiyacımız var. Ali İhsan YAVUZ’ a ihtiyacımız var, Levent Bülbül’e ihtiyacımız var. Onlar da bu ikilinin yanında olacak. Değerli arkadaşlar şimdi konuşmak kolay Cemal kardeşim burada konuştu. Cemal burada olanları biliyor, bize aktarıyor. Diş benim dişim ağrıyor en yakın bana ne verir ağrı kesici verir. Sancıyı ben çekiyorum. Sancıyı siz çekiyorsunuz, beraber çekiyoruz.
Değerli arkadaşlar bir kişi kalırsa özelleştirmenin karşısında TÜRK-İŞ başkanı durması gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım taşeronlarla ilgili sıkıntılar var. Taşeronda kadroya girmeyenlerle ilgili sıkıntılarımız var, emeklilikte yaşa takılanlar var, fırsat bulsalar getirecekler kıdem tazminatı var. Kısacası 12 ay çalışıyoruz 11 aylık alıyoruz. Vergiye gidiyor.
Vagon Fabrikası vardı. Bilecik teki, Derince’de ki işyerlerimiz vardı. Ama şimdi devasa bir kurum oldu. Adapazarı Şubemiz. Bursa ‘da 2000 e yakın üyemiz var. 1000 e yakın Gebze İzmit’ten gelen kardeşlerimiz var.
Asgari Ücretle ilgili 1603 Liranın kabul edilebilir bir rakam olmadığını her ortamda anlattım Belki mükemmel olmadı ama son 30 yılın rakamsal olarak en iyi artışı oldu. İlk defa biz 1974 senesinden beri işçi, işveren ve hükümetle ortak imza attık. 417 lira tabanda bir zam geldi. Evli üç çocuklu arkadaşlarımıza da 550 lira civarında bir zam geldi. Bu çok mükemmel bir rakam değil ama bizim mutlu olduğumuz, altına keyifle imza attığımız bir rakam. Bununla ilgili emeği olanlara teşekkür ederim. Özellikle basın mensupları bu konuyu ülke gündemine iyi taşıdı. Özellikle bu kentte bulunan gazetecilere, gazete sahiplerine ve toplumun tüm kesimlerine özellikle teşekkür borcum var. Kamuoyunun en azından yüzde 80’inin memnun olduğu bir rakam oldu.”
İzmir’de İzban’da işçilerin grevinin sürdüğünü anımsatan ATALAY, 2019 yılında bu grevin bitmesini arzu ettiğini belirtti.
Grevin 21’inci gününde olduğunu, iki gün önce 350 işçinin yanına gittiğini aktaran ATALAY, “Günde 350 bin yolcu taşıyor arkadaşlarımız. Ortalama ücretleri 2 bin 200 lira civarında. Bununla ilgili inşallah taleplerini karşılayacak bir ücret olur. Önemli işlerden birisi de o.” değerlendirmesinde bulundu.
4 Aralık ta Kopenhag ta Dünya Sendikalarının genel kurulu vardı. Genel Kurulda Amerika’nın terör örgütlerine silah verdiğini, KAŞIKÇI cinayetini, Türkiye’de ki çalışma hayatındaki sıkıntıları, problemleri konuştum. Türkiye’den altı delege vardı üç bayan üç erkek. Bizim bağlı olduğumuz sendikanın dünyada 207 milyon üyesi olan 162 ülkede örgütlü olduğu 330 sendikasıyla devasa bir kurum. Kopenhag’da 137’ye yakın ülke 1700’e yakın sendikacı vardı. Salı günü bir konuşma yaptık. Çalışma hayatıyla ilgili konuları anlattık. Terör örgütlerine tır dolusu silah veren ülkeleri anlattık. Irak’ı, Suriye’yi anlattık. Göçmenlere ev sahipliği yaptığımızı anlattık. Kaşıkçı’nın unutulmaması gerektiğini anlattık. Anlatırken de en son da belli bir noktaya geldik. Bizim şimdi sendikaların gündeminde asgari ücret var, emeklilikte yaşa takılanlar var, taşeronların sorunları var, kadroya geçemeyen kit’lerin sorunu var. Kadroya geçip te 4+4 alanların sorunları var. İş kazaları var. Bunların tamamını orada anlattık. En son da dedim ki Avrupalılara sabah akşam benim ülkemi kötülemeye devam ediyorsunuz. Kötülediğiniz ülkeye 42 milyon turist geldi. Dünya küçük bir kutup oldu, insan haklarını önümüze almamız gerektiğini ifade ettik. Ertesi sabah Türkiye’ye geldik.
Komisyona katılan bayan kardeşimizi kamuoyuna tanıttık. Basın mensuplarıyla simit yedik çay içtik. Bu esnada basın mensupları parlamento ile ilgili sorular sordular. İşçi ağırlıklı meseleler konuştuk. İş öyle bir noktaya geldi ki gazetecinin biri sordu asgari ücretle ilgili talebiniz ne, eylül ayında Malatya’da dedim ki asgari ücret 1600TL, alım gücümüz yüzde kırk aşağıya düştü. Şunu 2000 TLye çekelim aralık ayında da 2000 TL üzerinden konuşalım. 2000 TL lafı taraflı tarafsız herkesin kafasına yattı. Ama 35 kuruluşun dışında özel sektör buna uymadı.
Aynı toplantıda gazetecilerden biri bize Fransa’da olaylar var. Benzin zammı vardı hükümet geriye çekti? Ne düşünüyorsunuz?
Bende cevaben: Üç gün sonra bizim ülkemizde de bunla ilgili ne göreceğimizi ne kadar gideceğini görürüz görmez miyiz bize bağlı dedim. İki üç gündür TV’de sosyal medyada “bize bağlı” ifadesi üzerinden işçileri sokağa indirme tehdidi yorumları yapıldı. Hayretle izliyorum ben 63 yaşındayım. Büyük harflerle vurguluyorum altını çizerek. “Bize bağlı” ifadesi işçisi, işvereni, muhalefeti, iktidarı, sivil toplum örgütleri ve bütün kurumlarıyla Türkiye’yi ifade ettim. Maalesef sosyal adaleti ve milletimizin refahını sağlayabildiğimiz sürece bütün zorlukların üzerinden geleceğimizi belirtmek istedim.
Geçmişte bunun bir sürü örnekleri oldu. Konumuzun asgari ücret olduğu ortamda bunla ilgili yoğun çalışma içindeyken bu tür yayınları kamuoyunda farklı bir algı oluşturmak gayretiyle yaymak insafsızlıktır.
Ergün ATALAY olarak, 28 Şubat’ta, 27 Nisan e-muhtırada, 15 Temmuz’da demokrasiden yana oldum. Özellikle kamuoyuna buradan söylüyorum. 28 Şubat olmasaydı ben bu makamda olmazdım. 27 Nisan bildirisine karşı ilk açıklama yapan kurum TÜRK-İŞ’tir. 15 Temmuz gecesi Sakarya kent meydanında 50 bin kişiye, gece konuşan TÜRK-İŞ Başkanı Ergün ATALAY’dır. Aynı ifadem şuydu; biz bir milyonluk bir aileyiz, bu bir darbe değil işgal girişimi. Buradan TÜRK-İŞ’in ailelerine sesleniyorum herkes sokağa, bayraklarını alacak, çıkacak. O saatte Çin’de olanlar, ülke dışında olanlar konuşuyor biz konuşmuyoruz.
TÜRK-İŞ bütün dönemlerde duruşunu en iyi şekilde tuttu. Daha fazlasını arayanlar internete girsinler 15 Temmuzdaki haykırışımızı izlesinler.
Kurulduğumuz günden beri Türkiye’den, devletinden, emekçiden, mazlumdan ve mağdurdan yanayız. Seçilmiş meşru hükümetlerden yanayız, kim haklıysa ondan yanayız. Milletin ve Milli iradenin yanındayız. Bu tavrımız dün de böyleydi yarın da böyle olmaya devam edecek. Ölene kadar demokrasiden yana olmaya devam edeceğim. Bizim sırtımızda ne sarı, nede kırmızı yelekler olur. Bizim sırtımızda işçinin tulumu var. Haklı olduğumuz meselede sorunlarımızı söyleyeceğim, tenkit edeceğim, ülkeyi yönetenlere çalışanların sorunlarını aktarmaya devam edeceğim.
Genel Kurula; Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, CHP Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, İyi Parti Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır, BURULAŞ Genel Müdürü Mehmet Kürşat Çapar, Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Savaşan, TÜVASAŞ Yetkilileri, Sivil Toplum Örgütlerinin il başkan ve yöneticileri, Demiryol-İş Sendikası Başkan ve yöneticileri ile çok sayıda işçi katıldı.