TÜRK-İŞ, 15 Temmuz Cuma akşamı başlayan darbe girişimine karşı diğer ülkelerden yeterli ve doğru tepkiler gelmemesi nedeniyle, Uluslararası sendikal harekete ve diğer ülkelerde örgütlü işçi sendikaları konfederasyonlarına bir mektup gönderdi.
Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, başbakanımız ve tüm siyasi parti liderlerimiz “15 Temmuz” gecesi demokrasi için darbeye karşı tek vücut olmuşlardır. TÜRK-İŞ, siyasilerimizin ve Türk halkının birlik ve beraberliğinden büyük memnuniyet duymaktadır. Tüm siyasilerimize Türk işçisi adına teşekkür ediyoruz. Bu birlik ve beraberliği, ülkemiz üzerinde oynanan oyunların ve tehlikenin tamamen bertaraf edilebilmesi, ülkemizin bütünlüğünün ve demokrasinin korunabilmesi, barış ve refahımızın devam ettirilebilmesi açısından hayati ve zorunlu görüyoruz.
TÜRK-İŞ, 50 şehit verdiğimiz, hayatlarını vatan için hiçe sayan Gölbaşı Polis Özel Harekât Dairesine ve tüm Emniyet Teşkilatımıza, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kahraman mensuplarına, ağır saldırıya rağmen vatan için mücadele eden Milli İstihbarat Teşkilatına, demokrasiden ödün vermeyen değerli Türk basınına, bedenlerini tanklara siper eden Kahraman Türk Halkı ve İşçisine destan yazan mücadeleyle kanlı darbe girişimi engelledikleri için minnettar olduğunu bir kez daha tekrar etmektedir.
Demokrasinin beşiği saydığımız batı dünyası, darbe girişimini yarım ağızla kınamakta ve demokrasi için hayatını hiçe sayan Türk halkının verdiği tarihi ve örnek mücadeleyi yüceltmesi gerekirken, görmezden gelmektedir. Bu nedenle TÜRK-İŞ, uluslararası sendikal harekete ve diğer ülkelerde örgütlü İşçi Sendikaları Konfederasyonlarına TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün ATALAY’ın imzası ile aşağıdaki şekilde bir mektup göndermiştir.
“Ülkemiz 15 Temmuz’da bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalmış, 250 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 2500’den fazla vatandaşımız ise yaralanmıştır. Hayatını kaybedenlerin 6’sı üyemiz olan işçi arkadaşlarımızdır. Bunun yanında yedi üyemiz ise demokrasi ve sivil toplum düşmanlarının saldırılarında ağır yaralanmıştır.
Kurumlara sızarak ülkeyi ele geçirmeyi hedeflemiş bir terör örgütü tarafından planlanıp, 15 Temmuz gecesi yürürlüğe konulan menfur darbe girişimi, milletimizin ve tüm sivil toplum örgütlerinin ortak dayanışması ile akamete uğratılmıştır. TÜRK-İŞ olarak;
?“Bizim için demokrasi ekmek kadar, su kadar, hava kadar önemli. Türkiye’de yapılan tüm darbelerin tek kaybedeni var, o da emekçiler. Demokrasi olmadan sendikalar olmaz, kitle örgütleri olmaz, demokrasi olmadan yaşam olmaz. Bu ülke halkı sokağa çıkmasaydı bugün burada konuşamazdık. Tüm siyasi partilere de lütfen bu vatan hainlerine karşı gerekeni yapın”?çağrısında bulunduk. Bu çağrımıza tüm siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları katılarak darbeye karşı durdular.
Darbe girişimine bir tedbir olarak, Milli Güvenlik Kurulu tarafından alınan ve Parlamento da muhalefet partilerinin de katılımıyla onaylanan kararla, olağanüstü hal ilan edilmiştir. Olağanüstü hal, hiçbir sivil toplum kuruluşunun istemediği bir durum olmakla birlikte, son dönemde, Türkiye’ye nazaran çok daha küçük çaplı olaylara muhatap kalmış olan ülkelerde de başvurulmuş bir uygulamadır.
Olağanüstü hal ilan edilmiş olmasına rağmen demokratik kurumlarımız normal işlerliğini ve sendikalarımız olağan faaliyetlerini sürdürmektedir. Olağanüstü hal ilan edilmiş olmasını Türkiye’de demokrasinin ve özgürlüklerin askıya alınması olarak göstermek meşru hükümeti darbecilerle eş tutmak anlamına gelecektir.
Türkiye’nin en fazla temsile haiz işçi örgütü olan ve 65 yıldır varlığını sürdüren TÜRKİŞ olarak, olağanüstü halin en kısa sürede kaldırılmasını talep ederken, mevcut şartlarda darbecilere ve devlete sızarak kurumları ve ülkeyi içerden ele geçirmeyi hedefleyen legal görünümlü illegal yapılara karşı Türkiye’nin tüm kurumlarıyla bir mücadele içinde olduğu gerçeğini de göz önünde bulunduruyoruz.
TÜRK-İŞ olarak, darbe girişiminin daha başından itibaren demokrasiyi savunanların yanında olduk. Bu arada masum insanların hukukun üstünlüğüne bağlı devlet ilkesine uygun bir şekilde suça karışanlardan ayırt edilmesi, suça karışanların en ağır şekilde cezalandırılması masum olanların korunması çağrısında bulunduk. Bugün de bu çağrımızı yineliyoruz.
Türkiye olağanüstü bir dönemi, sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin şanlı direnişi ile atlatmaya çalışırken Türkiye’nin diktatörlüğe kaydığı yönündeki açıklaması gerçeği yansıtmamaktadır. Bu örgüt, uzun yıllar devlet kurumlarına sızmış bu kurumlarda istihdam edilmeyi veya terfi edilmeyi bekleyen on binlerce insanın hakkını gasp etmiştir. Kendi taraftarlarını istihdam etmiş ve terfi ettirmiştir. Kendilerini desteklemeyen personele baskı ve mobbing uygulamış, binlercesini istifa etmeye zorlamıştır. Kumpas kurarak, insanların gelecek umutlarını tüketmiştir. Eğer darbe girişiminde başarılı olsalardı, işte o zaman Türkiye’de gerçek bir diktatörlük olacaktı. Bugün konuşma hakkına bile sahip olmayacaktık.
Burada kınanması gereken darbe ve darbecilerdir. Ek olarak, Türk insanı ve işçisinin darbe girişimine karşı verdiği mücadelenin ve demokrasi zaferinin altının çizilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Bu çerçevede size bizim söylediğimiz her şeyi yazın demiyoruz, ancak sizi sokaklarda farklı siyasi partileri destekleyen ama demokrasiyi korumak amacıyla birlik olmuş insanlarla ve işçilerle yüz yüze görüşerek, Türkiye’deki gerçek durumu gözlemlemek için Türkiye’ye davet ediyoruz.
Ek olarak, Türk insanı ülkemize karşı kirli bir oyun oynandığına inanmaktadır. Dolayısıyla, daha önce de ülkemizin PKK terörüyle mücadelesine ilişkin yapılan açıklamaların 15 Temmuz darbesi sürecinde de sürdürülmesi son derece yanlış olacaktır. Yapılan tüm açıklamaların kamu vicdanını dikkate almasını bekliyoruz.
Türkiye’de demokrasinin daha sağlam ve sağlıklı bir şekilde yerleşmesi için tüm işçi organizasyonlarını tüm şehirlerimizde meydanlarda gerçekleşen ve toplumun bütün kesimlerinin iştirak ettiği demokrasi şenliklerine katılmaya ve Türk Sivil Toplumu ile dayanışmaya davet ediyoruz.”