Bu yıl dokuzuncusu gerçekleşen Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu “10. Yılında SGK’nın Değerlendirilmesi” gündemiyle 29 Mart 2016 günü toplandı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun başkanlığında toplanan Danışma Kuruluna, Konfederasyonumuzu temsilen TÜRK-İŞ Genel Mali Sekreteri Ramazan Ağar katıldı. Sendika ve meslek odalarının katılım gösterdiği Danışma Kurulunda Konfederasyonumuz sosyal güvenlik alanında yaşanan temel sorunları ortaya koyarak yapılması gereken hakkında görüş bildirdi.
Danışma Kurulunda Konfederasyonumuz adına yapılan sunumda şunlara değinildi;
Sosyal Güvenlik Kurumunun 10. Yılının Değerlendirilmesi gündemi ile gerçekleşen bu toplantı büyük önem taşımaktadır. Sosyal güvenlik alanındaki gelişmeler toplumun tüm kesimlerini doğrudan ilgilendirmektedir.
Kurumun, 10 yıl içerisinde hangi noktaya geldiğinin görülmesi, eksikliklerin giderilmesi ve geliştirilmesi gereken yönlerinin bu toplantı aracılığı ile ortaya koyulması, daha iyiye ulaşmak için önemli bir adım olacaktır.
Bu aşamada hepimize çok önemli görevler düşmektedir.
Sadece eleştirerek değil, gerektiğinde taşın altına elimizi koyarak, yol göstererek, önerilerde bulunarak, bu derece önemli bir Kurumun gelişimine katkı sağlamak zorundayız.
TÜRK-İŞ olarak her yıl Ocak ayında, teşkilatımızdan sosyal güvenlik uygulamalarında karşılaşılan sorunları tarafımıza iletmelerini isteriz.
İş sağlığı ve güvenliğinden istirahat parasına kadar, sosyal güvenlik uygulaması kapsamındaki her konuda geri bildirim alırız.
Bu yıl yine aynı talepte bulunduk. Aldığımız geri bildirimleri değerlendirip bir rapor hazırladık. Tespit ve önerilerimizi önümüzdeki günlerde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile paylaşacağız.
Sosyal güvenlik, bireylerin ve toplumların ekonomik ve sosyal gelişmesine yönelik bir yatırımdır.
Sosyal güvenlik hizmetleri konuşulduğunda, sıklıkla gündeme gelen bu alandaki finansman açığıdır. Gelirler giderleri karşılamamaktadır. Sosyal güvenlik açığı sürdürülebilir değildir.
Ancak sosyal güvenlik hizmetleri de ertelenebilir, ihmal edilebilir değildir. Sosyal güvenlik hizmetlerini yaygınlaştırmanın, kalitesini yükseltmenin de bir bedeli olacaktır. Sosyal devlet olmanın gereği olarak bütçeden önemli miktarda kaynak transferini gerektirmektedir.
Nitekim SGK’nın 2015 yılında toplam prim geliri yaklaşık 160 milyar lira olmuş, emekli aylıkları için 152 milyar, sağlık harcamaları için 59 milyar ödenmiştir. Toplam gelir emeklilik ve sağlık giderlerinin yüzde 75’ni karşılamıştır.
Özetle 2015 yılında Bütçeden Kuruma ciddi bir kaynak aktarıldığı görülmektedir.
Devletin tüm yurttaşlarına kaliteli sağlık hizmeti sunması ve yaşlılıklarında geçimlerini rahatça sağlayabilecekleri emeklilik aylığını garanti etmesi, ülkenin refahı ve huzuru için çok önemlidir.
Bu nedenle sosyal güvenlik kurumuna kamu bütçesinden yapılan transferleri kendi başına bir sorun olarak tanımlayamayız. Bunu sosyal devlet olmanın, devletin yurttaşlarına yönelik sorumluluğunu yerine getirmesinin bir gereği olarak değerlendirebiliriz.
Sosyal güvenlik sisteminin mali açıdan sürdürülebilir olması ve gelecek kuşaklara da sağlık güvencesi ve yaşlılıkta gelir güvencesi sağlayabilir biçimde çalışması gerekmektedir.
Bu nedenle Kurumun bütçesini oluşturan gelirlerinin artması çok önemlidir. Gelir artışı sağlayacak en büyük kaynak, kayıt dışı istihdamın kayıt altına alınmasıdır. Kayıtdışı istihdam konusunda son yıllarda çok ciddi ilerlemeler kaydedilmiştir. SGK bu alanda önemli faaliyetler yürütmektedir. Konfederasyonumuzun da katkı verdiği proje çalışmaları yapmaktadır.
TÜİK verilerine göre kayıtdışı istihdam oranı yüzde 32’ye düşmüştür.
Kuşkusuz kayıtdışı istihdamın azaltılması bütüncül bir çalışmayı gerektirmektedir. Uygulanan ekonomik, sosyal ve mali politikalar bir arada değerlendirilmelidir.
Kayıtdışı istihdamın azaltılması doğrultusunda uygulanan sosyal güvenlik prim teşviklerinin kuşkusuz katkısı olmuştur. İşveren primlerinden yapılan 5 puanlık indirim, kadın, genç ve özürlü istihdamı için verilen teşvikler olumlu katkı sağlamıştır.
Aynı şekilde, 2016 yılında asgari ücret artışından gelen ilave yükün hafifletilmesi için işverene ayrıca verilen 100 liralık prim teşviki de, kayıtdışı istihdamı önlemek için önemli bir uygulamadır.
Emekli olduktan sonra Bağ-Kur kapsamında çalışan kişilerden kesilen sosyal güvenlik destek primi kaldırılması da kayıtlı çalışmayı teşvik eden isabetli bir düzenleme olmuştur.
Ancak emekli olduktan sonra işçi olarak çalışmaya devam eden kişilerden sosyal güvenlik destek priminin kesilmeye devam edilmesi eşitlik ilkesine uymamaktadır.
Bu nedenle emekli olduktan sonra işçi olarak çalışanlardan da sosyal güvenlik destek primi kesilmesine son verilmelidir.
Kurum gelirlerini artırıcı bir diğer faktör istihdamın arttırılmasıdır. Ancak amaç, istihdamın ne şekilde olursa olsun artması değil, Uluslararası Çalışma Örgütünün de belirttiği gibi, insana yakışır iş imkânlarının sağlandığı istihdam olmalıdır.
Ülkemizde işgücüne katılma oranı yüzde 50,9’dur. Bir diğer ifade ile çalışma çağında olanların yarısı çalışmamaktadır. İşsizlik oranı yüzde 10,8’dir.
İstihdamın artırılması ancak yeni yatırım ortamlarının oluşması ve sürekli istihdam ile mümkün olacaktır.
Çalışma hayatının dengelerini bozacak dönemsel düzenlemeler ve geçici istihdam olanakları sorunumuzu çözmeyecek ancak yeni sorunlara sebep olacaktır.
İşgücüne katılımın düşük olmasının bir diğer anlamı hane içerisine giren gelirin de düşük olmasıdır.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının 2015 yılı Faaliyet Raporuna göre ülkemizde 3 milyon 17 bin hane sosyal yardımlardan yararlanmaktadır.
Devletin tespitine göre; 8 milyon 983 bin kişinin aylık geliri 549 liranın altında olduğu için genel sağlık sigortası primi devlet tarafından ödenmektedir.
Sağlıkta katılım payı uygulaması özellikle düşük gelir grubu için ciddi bir yük oluşturmaktadır.
Genel Sağlık Sigortası aylık prim ödemesi miktarını düşürmek için çalışmalarınız olduğunu biliyoruz.
Bu çerçevede, 25 yaşın altında olan vatandaşların genel sağlık sigortası prim borcunun tamamının silinmesi için yasal düzenlemenin Meclis’e sevk edildiğini de biliyoruz.
Geçtiğimiz ay öğrencilerin mezun olduktan sonra iki yıl boyunca sağlıktan prim ödemeden yararlanmasına imkân verildi.
Bunlar müspet gelişmelerdir.
Ancak sağlık ihtiyacı hemen karşılanması gereken bir ihtiyaçtır. Bu nedenle ödenmeyen prim borçları sebebi ile sağlık hizmetinden mahrum kalmak ya da düşük gelir gruplarının sağlıktan katılım payı ödeyerek yararlanması ülkemiz gerçekleri ile bağdaşmamaktadır.
Bu konuda ciddi bir düzenleme ihtiyacı bulunmaktadır.
Sosyal Güvenlik Reformu ile birlikte ülkemizde emekliliğe hak etme yaşı yükseltilmiş bununla birlikte emekli aylık miktarları da her geçen yıl daha da düşmüştür.
Bu düzenlemeler Kurumun açıklarını kapatmak amacı ile yapılmış ancak ülke gerçekleri göz ardı edilmiştir. Nitekim bu yıl emekli aylıklarında önemli bir iyileştirme yapılma ihtiyacı duyulmuştur.
Emekli maaşlarının düşük miktarlarda bağlanmaya devam etmesi, önümüzdeki yıllarda tekrar bir iyileştirme yapma ihtiyacını doğuracaktır.
Dönemsel müdahaleler bu soruna çözüm üretmeyecektir.
Bu nedenle bu sistemin tekrar gözden geçirilmesi fayda ve zararlarının ortaya konulması Kurum için büyük önem taşımaktadır.