22. TÜRK-İŞ Olağan Genel Kurulu açılış konuşmasını yapan Genel Başkan Atalay şunlara değindi;
Sayın Cumhurbaşkanım,
“Ülke nüfusunun 40 milyon olduğu 1980 yılında, 2,5 milyon sendikalı işçi varken, nüfusun 78 milyon olduğu günümüzde 1,4 milyon sendikalı işçi vardır. Bunun yaklaşık 900 bin’i Konfederasyonumuza üye sendikaların işçisidir.
Sendikal örgütlenmenin düşük olması çalışma hayatının en önemli sorunlarının başında gelmektedir. Sendikalı işçi sayısının düşmesinde, ülkeyi yönetenler kadar sendikalarında sorumlulukları bulunmaktadır. Biz bunun farkındayız ve sendikacılar olarak özeleştiri yapıyoruz.
2014 yılında ülkemizde çok acı sonuçları olan iş kazaları meydana geldi. 13 Mayıs’ta Soma’da 301 işçi, 6 Eylül’de İstanbul’da 10 işçi, 28 Ekimde Ermenek’te 18 işçi hayatını kaybetti.
En çok ölümlü iş kazalarının olduğu maden sektörü incelendiğinde, kazalar devletin işlettiği madenlerde değil yoğun olarak özel sektörün işlettiği madenlerde gerçekleşmiştir.
İş sağlığı ve güvenliği mevzuatında son yıllarda yaşanan gelişmelerle, iş kazalarının yakın zamanda azalma göstereceği kanaatindeyiz. Bu konuda önümüzdeki dönemde Bakanlığımız ile daha kapsamlı çalışmalar yapacağımızı buradan belirtmek istiyorum.
Sayın Cumhurbaşkanım;
Asgari ücret, son kırk yıldır sadece üç kez oy birliği ile kabul edildi. Diğer asgari ücret kararlarının tamamına TÜRK-İŞ olarak muhalefet ettik.
Bu yıl asgari ücretin 1300 TL olacağı konusunda büyük ölçüde mutabakat sağlandı. İşçi kesimi olarak bu rakama olumlu bakıyoruz. Ancak asgari ücretin işçinin geçinme ücreti değil, işçiye ödenecek en düşük ücret olduğunu unutmamak gerektiğini bir kez daha belirtiyoruz.
Asgari ücret artırılırken dikkat edilmesi gereken konuların başında işin niteliği gelmektedir. Hepimizin bildiği gibi çalışma hayatında tehlikeli ve çok tehlikeli işler bulunmaktadır. Çok tehlikeli işlerde çalışan işçiler ile az tehlikeli işlerde çalışanların aynı ücreti alması adaletli olmayacaktır.
Asgari ücret artışı önlem alınmazsa kıdemli işçileri de bir adaletsizlik ile karşı karşıya getirecektir. Tekstil sektöründe 10 yıldır çalışan bir işçi kızımız bu gün ortalama 1300 TL ücret almaktadır. Asgari ücretin yükselmesi ile birlikte 10 yıldır çalışan bu kızımız ile yeni giren bir işçi aynı ücreti alabilecektir. Bu adaletsiz bir dağılım olacaktır. Bu konunun üzerinde önemle durulması gerekmektedir.
Bir diğer önemli konu vergilendirmede yaşanan adaletsizliktir. Yılın başında 2 bin lira ücret alan işçi yılsonu geldiğinde 1700 TL ücret almaktadır. Bir diğer ifade ile işçinin aldığı zam yılsonuna kadar eriyip gitmektedir. Bu sorunun bir an önce çözüme kavuşması gerekmektedir.
Bu yıl iyi bir kamu toplu sözleşmesi imzaladık. 2015 yılı için yüzde 6+5, 2016 yılı için 3+3, enflasyon farkı ve 500 lira bir defalık ödeme işçilerin kazanımları oldu.
TÜRK-İŞ olarak üzerinde önemle durduğumuz bir diğer konu işçi emeklilerinin maaşıdır. Memur emeklileri, memurlara yapılan zamlardan aynen faydalanmaktadır. Bu uygulamanın işçi emeklileri içinde aynen geçerli olması gerekiyor. Kamu toplu iş sözleşmesinde alınan zamlar işçi emeklileri için de uygulanmalıdır.
Çalışma hayatının bir diğer önemli sorunu taşeron işçiliktir. Taşeron işçilik meselesine mutlaka çözüm getirilmeli ve bu işçiler mutlaka kadroya alınmalıdır.
Taşeron işçisinin bugün işverene maliyeti 1900 liradır. Çünkü aracılar işçinin maliyetini artırmaktadır. Aracıları ortadan kaldırıp bu paranın işçiye verilmesi gerekmektedir. İşçinin sırtından para kazanılmasına izin verilmemesi gerekmektedir. Bunun için sendikalar olarak yapılacak her düzenlemenin altına tereddüt etmeden imzamızı atacağımızın bilinmesini isteriz.