.
Ülkemiz ve çalışma hayatı açısından yoğun ve önemli bir süreci yaşamaya devam ediyoruz.
7 Haziran 2015 tarihinde yapılan milletvekili seçimleri ile yeni parlamento oluşmuştur. Seçimler, tüm yurtta önemli bir olay olmadan, barış içinde gerçekleşmiştir. Seçime katılma oranının yüzde 85’lere ulaşması, vatandaşlarımızın demokrasiye inancını ve geleceğine sahip çıkma isteğini ortaya koymuştur. Kadın milletvekili sayısının artmış olması da önemli bir gösterge olmuştur. Ancak üzülerek belirtmek gerekir ki, başta işçiler olmak üzere, emekli, çiftçi, esnaf gibi toplumun önemli bir çoğunluğunu oluşturan emek kesimi temsilcilerinin oluşan yeni parlamentoda doğrudan ve yeterli sayıda temsil imkanı çok sınırlı kalmıştır. Gelecek dönemlerde de benzeri bir sonuçla karşılaşılmaması için, bugünden, sebepleri üzerinde durmak ve sağlıklı durum muhakemesi yapmak gerekmektedir.
Ülkemizdeki genel seçimden demokrasi ve uzlaşma çıkmıştır. Seçim sonucunun da ortaya koyduğu üzere, hiçbir siyasi parti tek başına iktidar sağlayacak oy çoğunluğunu elde edememiştir. Mevcut durumda dört siyasi parti TBMM’de temsil edilmektedir. Siyasi parti liderlerinin seçim meydanlarında zaman zaman sergiledikleri sert ve kırıcı üslup artık geride kalmalıdır. Mecliste temsil edilen partilerin diyalog kültürünü öne çıkararak, ülkenin temel meselelerinin çözümü için bir araya gelmeleri gerekmektedir.
Geçmiş dönemlerde ülkemizde yaşanan koalisyon tecrübesi, ekonomik kriz ve siyasal istikrarsızlıklarla hatırlanmaktadır. Bundan gerekli dersler çıkarılmalıdır. Ortak geleceğimizin şekillenmesinde buna büyük ihtiyaç bulunmaktadır. Seçimle oluşan milli irade, ülkede tek başına bir iktidarı değil bir koalisyonu işaret etmiştir. Bunun gerekleri yerine getirilmelidir. Toplumsal mutabakata uygun yeni bir hükümet bir an önce kurulmalı ve toplumun beklentileri doğrultusunda göreve başlamalıdır.
Milletimiz, seçim beyannamelerinde yer alan vaatlerin, verilen sözlerin bir an önce yerine getirilmesini beklemektedir. 63. Hükümet, insana yakışır yaşama ve çalışma şartlarını sağlayacak düzenlemeleri vakit geçirmeden yapmalıdır. Başta çalışanlar olmak üzere, dar ve sabit gelirli kesimlerin geçim şartları iyileştirilmelidir. Gelir dağılımının düzeltilmesi ve emeğin milli gelirden daha fazla pay alması sağlanmalıdır. Asgari ücretin yükseltilmesi ve yetecek ücret seviyesine getirilmesi, emeklilere ikramiye verilmesi öncelikli konuların arasında yer almalıdır.
Kuşkusuz ücretli çalışanlar, hak ve menfaatlerinin geliştirilmesi, yaşama ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi taleplerinin takipçisi olmaya devam edecektir. Özellikle alt işveren (taşeron) işçilerinin sorunlarının çözülmesi, kamuda kadroya geçirilmeleri, tüm siyasi partiler tarafından verilen vaadin gereği olarak yerine getirilmelidir.
Sorunlarımız çok… Adaletsiz gelir dağılımı, toplumsal eşitsizlik, işsizlik, yoksulluk, kayıtdışı çalıştırma, devam eden iş cinayetleri, örgütlenmenin önündeki engeller, başta belediyeler olmak üzere bazı kamu kuruluşlarında ve birçok özel sektör işyerlerinde devam eden sendikal baskı, kazanılmış haklara yönelik düzenlemeler…
Çalışma hayatında var olan olumsuzlukların yansıması, seçim beyannamelerine ve seçim çalışmalarına, çözümü gerçekleştirilecek meseleler olarak yansımıştır. Seçim kampanyaları, siyasi partilerin işçilere ve onların taleplerine olan yaklaşımlarını da ön plana çıkarmıştır. Şimdi sıra, verilen sözlerin yerine getirilmesine gelmiştir.
2015 yılı kamu kesimi toplu iş sözleşmeleri görüşmeleri olumlu sonuçlanarak “çerçeve anlaşma protokolü” seçimlerden yaklaşık bir hafta önce imzalanmıştır. Yönetim Kurulumuz, kamu toplu iş sözleşmelerinin, işçilerin beklentisi doğrultusunda, bir an önce hükümetle görüşülerek bağıtlanması yönündeki oluşan talebi dikkate almıştır. Konfederasyonumuz bünyesinde Yönetim Kurulu ile birlikte sendika genel başkanlarının katılımıyla oluşturulan Koordinasyon Kurulu, her düzeyde yapılan müzakerelerin her aşamasında bir araya gelerek durumu değerlendirmiş ve hep birlikte varılan mutabakatla olumlu sonuç alınmıştır. Önemli kazanımlar elde edilmiştir.
Demokrasinin yerleşmesi, kurum ve kurallarının hukuk devleti kapsamında geliştirilmesi, başta sendikalar olmak üzere sivil toplum örgütlerinin çalışma alanıdır. Çünkü varlıklarını ve meşruiyetlerini buradan alırlar. Sendikalar, geriye ve güne takılmadan ve fakat edindikleri tecrübelerin ışığında geleceklerini şekillendirmelidir. Sivil toplum örgütlerinin başkanları, yöneticileri inandırıcı ve tutarlı, sorumlu davranışlarıyla liderlik görevini yerine getirmek durumundadır. Emeğe yönelik sistemli ve sürekli yıpratma kampanyalarına malzeme olacak davranışlardan kaçınmak sendikal liderlerin ortak sorumluluğudur. Bu yönüyle demokratik işleyişin egemen olduğu bir yapıda, şeffaf, idari ve akçalı açıdan hesap verebilir konumu sürdürmek önem taşımaktadır. Üyelerin de, bu konulara hassas yöneticileri seçmeleri ve etrafında birleşmeleri gerekmektedir. Bütün renklerin kirlendiği durumda gözlerin sendikalara çevrildiği unutulmamalıdır.
Türkiye coğrafi konumu nedeniyle stratejik öneme sahip bir ülke olarak kabul edilmektedir. Tarihsel geçmişe bakıldığında, doğu ile batı arasında bir köprüdür. Ancak aynı zamanda medeniyetlerin buluştuğu, harmanlandığı, barışın ve kardeşliğin filiz verdiği konumuyla da dikkati çeken bir ülkedir.
Tüm dünyada ekonomik egemenliklerini sürdürmek ve geliştirmek isteyen yayılmacı anlayış, özellikle bölgemizde güç ve etkisini artırmak istemektedir. Bunun yansımalarını komşu ülkelerdeki gelişmelerde görmek mümkündür. Devletlerarası ilişkilerde menfaatler ön plandadır. Ebedi dostluk veya düşmanlık çoğu zaman belirleyici değildir. Devletler ulusal menfaatleri doğrultusunda, dış politikalarını sürdürmek durumundadır. Bu politikaların temelinde, geçmişten gelen miras, ekonomik ilişkiler, siyasi politikalar ve ilişkiler geçerli olmaktadır. Türkiye dış siyasetinin “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesi temelinde, geniş ve yapıcı bir vizyonla hayata geçirilmesi temel eksen olmaya devam etmelidir. Gerek ulusal çıkarların korunması gerek insanlığın ortak yararına katkıda bulunulması doğrultusundaki çabaların önemi günümüzde daha görünür olmuştur. Bizler, ülkemizle var olmaya devam edeceğiz.
TÜRK-İŞ topluluğu adına, halkımızın ve üyelerimizin Ramazan Bayramını candan kutluyor, bayramın tüm insanlığa barış ve mutluluk, ülkemize huzur ve refah getirmesini diliyorum.