TÜRK-İŞ, Yatağan, Kemerköy, Yeniköy Termik Santrallerinin Özelleştirilmesine Karşı 17 Haziran 2014 Günü 2 Saat İş Bırakma Eylemi Gerçekleştirmiştir. Eylemde Yapılan Açıklama Şöyledir.
İşçiler… Taşeron işçileri… Mevsimlik ve geçici işçiler… 4-C’liler…
Kamu çalışanları… Emekliler… Örgütsüz, güvencesiz, kuralsız çalışanlar… İşsizler… Dar ve sabit gelirliler… Kadınlar… Gençler…
Emeği ve alınteri ile geçinenler…
Halkımız…
Bugün; ülkemizde bir yağma ve talana dönüşen özelleştirmelere karşı, Yatağan, Kemerköy, Yeniköy termik santrallerinin ve kömür ocaklarının özelleştirmesine karşı, TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu’nun aldığı karar gereğince iki saatlik çalışmama hakkımızı kullanıyoruz.
Bu mücadele yeni değildir. Biz bu mücadeleyi 20 yıldır veriyoruz, 20 yıldır anlatmaya çalışıyoruz. Özelleştirmeye karşı mücadele, Türkiye işçi sınıfının onur savaşıdır… Varlık savaşıdır. Çok direndik, çok mücadele ettik ancak ne yazık ki bu yağmaya, talana engel olamadık.
Bu özelleştirmeler doğru değildir, kamu kurumlarını yok pahasına satmayın dedik, bizi dinlemediler. Bu kurumlar yağmalanmak isteniyor, yok edilmek isteniyor dedik, dinlemediler. Bu kurumlar peşkeş çekiliyor, birileri bundan rant elde ediyor dedik, dinlemediler. Bağırdık, çağırdık, direndik, eylem yaptık, yine dinlemediler.
Özelleştirmeye karşı çıkanları neredeyse vatan haini ilan ettiler, düşman ilan ettiler. Özelleştirmeyi sihirli bir değnek gibi takdim ettiler.
Bu kadar özelleştirme yapıldı da ne oldu? Ülkemiz, halkımız bundan ne kazandı? Hiçbir şey kazanmadı, aksine çok şey kaybetti. Dev gibi fabrikalarımız arsa fiyatının bile altında birilerine peşkeş çekildi.
İşte özelleştirme budur, özelleştirme yağma demektir, talan demektir, rant demektir. Biz bunları 20 yıldır söylüyoruz ama gözleri ranttan başka bir şey görmeyenler bizi dinlemedi. Özelleştirmeye karşı direnen sendikalar topluma hedef gösterildi. Sendikalar, sendikacılar yıpratılmak istendi. Sendikal hareketi etkisizleştirdiler, kamu kuruluşlarını yerli ve yabancı sermayeye, yandaşlara peşkeş çektiler.
Özelleştirme aynı zamanda işsizlik demektir. Binlerce işçimiz, bu özelleştirme belasıyla işsiz kaldı. Emeklilik haklarını dahi elde edemeden kapının önüne kondu. Kalanlar, sendikasızlaştırıldı, hakları ellerinden alındı. İşten atılanlar 4-C adı verilen bir kölelik düzenine, yokluğa, yoksulluğa mahkum edildi.
Ancak halkın mallarında gözü olanlar durmadı, yağmaya, talana devam ettiler. İşte şimdi de gözlerini Yatağan, Kemerköy, Yeniköy santrallerine ve kömür ocaklarına diktiler. Bu güzide tesisleri yağmalamak istiyorlar.
Buradan bir kez daha haykırıyoruz; dünyada gelişmiş ülkeler geri dönüp kamulaştırma yaparken, ülkemizde yağmaya ve talana dönüşen bu özelleştirme uygulamalarına derhal son verilmelidir.
Özelleştirme ve taşeron uygulamaları konusunda alınan yargı kararları titizlikle yerine getirilmelidir.
Stratejik özellikleri nedeniyle, özellikle enerji temininde sürdürülebilirliği sağlamak için yerel kaynaklarımıza dayalı kömür ve enerji üretimi gibi önemli alanlar, kamunun mülkiyetinde kalmalıdır.
Soma’da 301 arkadaşımızın iş cinayetine kurban gitmesi, birilerine ders olmalıdır.
Yeni canların yitirilmemesi için bu özelleştirmeler derhal durdurulmalıdır.
Soma örneği, özel sektörün denetimsiz kar hırsının başta işçi sağlığı ve iş güvenliği olmak üzere, çalışma ve yaşama koşullarında yol açtığı faciayı gözler önüne sermiştir.
Soma’nın birinci dereceden sorumlusu, özelleştirmelerdir.
Arkadaşlar,
Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy işçisi, haklı uyarılarını ve taleplerini duyurmak kararlığı içinde mücadelesini aylardır sürdürmektedir.
Bu direniş, bu mücadele yalnızca bu tesisler için değildir. Bu direniş bu ülkede hakkı yenen tüm emekçiler içindir… Bu direniş başta madenciler olmak üzere iş cinayetlerinde hayatını kaybeden kardeşlerimiz içindir, bu direniş işten atılan, ezilen, horlanan tüm emekçiler içindir…
Bu direniş burayla sınırlı değildir… Bu ülkede işçi sınıfı var olduğu sürece, bu direniş ülkenin dört bir yanında devam edecektir. Yağmaya, talana, vurguna, yolsuzluklara karşı direniş devam edecektir. Halkımız için, vatanımız için devam edecektir.
Bugün Türkiye işçi sınıfı bir kez daha ayaktadır.
Başta özelleştirmeler olmak üzere, kayıt dışılığa, alt işveren (taşeron) uygulamalarına, 4/b, 4/c gibi istisnai istihdam türlerinin yaygınlaşmasına, asgari ücretin sefalet ücreti olmasına, düşük ücret politikasına, özel istihdam büroları aracılığıyla kiralık işçilik uygulamasına, kıdem tazminatının kaldırılmak istenmesine, esnek, kuralsız ve güvencesiz çalışmanın her türlüsüne, iş cinayetlerine, işsizlik fonunun amacı dışında kullanılmasına, sendikasızlaştırmaya ve işten atılmalara karşı mücadelemizi yükseltmek, sesimizi duyurmak için buradayız.
Bu sorunlarımız çözülmezse yarın yine burada olacağız.
Bugün yüzlerle, binlerle geldik, yarın on binlerle, yüz binlerle geleceğiz…