Sayın Başbakanım, Başbakan Yardımcım, değerli bakanlarım, 35 vilayetten buraya katılan iş adamlarımız, esnaflarımız, çiftçimiz, işçimiz, memurumuz, değerli konuklar, değerli katılımcılar; haritaya bir baktığımız zaman, bu salonda, bu ülkede bulunanların gideceği hiç hiçbir yer yok. Şöyle haritayı bir seyredin, bakın, bu ülkeye Suriyeli gelir, Iraklı gelir, Mısırlı gelir, ama bizim gideceğimiz hiçbir yer yok.
TÜRK-İŞ 63 yıl önce evvela Türkiye’den yana, sonra temsil ettiği işçilerden yanaydı, dün öyleydi, bugün de böyle, benden sonra da öyle olmaya devam edecek.
Hızlı hızlı gidiyorum.
Değerli Başbakanım, IMF’ye borcu öderseniz sıkıntıları bu ülkede çoğaltırlar, IMF’ye borç ödenirse sıkıtı çoğalır. Dünya diyor ki, borç alacaksın, emir almaya da devam edeceksin; bu dün öyleydi, bugün de böyle, film bu, senaryo bu.
Bugün sabah gelirken gazetede okudum, 5 tane Alman Diyarbakır’da lastik yakıyor. Gayret ediyoruz Avrupa Birliği’ne alsınlar diye, arzu ediyoruz, hiç kusura bakmayın, bizi Avrupa Birliği’ne falan almazlar; almazlar, ötesi, berisi yok bu işin. Biz Avrupa Birliği’ne girecek gibi kanunlarımızı, yasalarımızı değiştirelim, onlar nasıl canları istiyorsa öyle yapsın, o zamana kadar zaten Avrupa Birliği falan kalmaz.
Ama bu ülkede bir şeye dikkat etmek lazım değerli arkadaşlar; hiç kimsenin annesini, babasını seçme şansı yok. Kim dedi ki annem Kürt olsun, babam Laz olsun, Allah nasıl nasip ediyorsa öyle oluyor, hiç ötesi, berisi yok. Hayat bir yere kadar, bir yerden sonra film bitiyor, herkes gidiyor, ne Nihat Bey parayı götürebiliyor, ne bakan Bey bakanlığı götürüyor, ne ben başkanlığı götürüyorum, herkes ona dikkat etmek mecburiyetinde, hele yaş kemale erdiği zaman daha çok dikkat etmek mecburiyetinde.
Bugüne kadar TÜRK-İŞ servet düşmanlığı hiç yapmadı. Tabi ki patronumuz olacak. Samsun’da yatırım yapmakla Siirt’e yapmanın arasında fark olduğunu biliyorum, Ağrı’da yatırım yapmakla Adapazarı’na yatırım yapmanın zor olduğunu biliyorum, Muğla’da yapmakla, Bodrum’la yapmakla Bingöl’de yapmanın zor olduğunu ben biliyorum, iş adamlarımız biliyor. Bundan 10 sene evvel Van’dan İstanbul’a 1,5 günde geliyordu amcam, dayım, şimdi 1 saatte geliyor. O bölgede yatırım yaptırmıyorlar, yakmaya, yıkmaya devam ediyorlar.
Değerli arkadaşlar, bunların ipi dün de dışardaydı, bugün yine dışarıda. Şu salonda bulunanlar, kim ister ki evini birisi yaksın, kim ister ki dükkanını birisi yaksın. O yakanlarla ilgili ne düşünüyorsanız ben de aynısını düşünüyorum. Ona göre oyuna gelmemek lazım, çünkü gidecek hiçbir yerimiz yok.
Değerli katılımcılar, ben bir Konfederasyonun, Sendikanın Genel Başkanıyım. Şu olaylar çıktığı zaman ben derdimi anlatmakta zorluk çekiyorum. 30 katlı apartmandan aşağı düşüp ölen inşaat işçileri var, mezar gibi yerde çalışan, 900 bin liraya çalışan maden işçileri var, bu olaylar oluyor, bu kitle örgütleri bu derdini anlatmakta zorlanıyor, çünkü gündem değişiyor.
Özelikle de, Sayın Maliye Bakanım, kusuruma bakma benim, şeker fabrikaları bu ülkenin en zor bölgelerinde 60 sene evvel kuruldu, 30 bin kişi çalışıyordu 10 sene evvel, şimdi 10 bin kişi çalışıyor. Diyorsunuz ki kapatalım. Ne olur bir inceleyin, yani bir görün, tarafları bir çağırın, o fabrikalar ne yapıyor? Nişasta bazlı şeker bu ülkeyi zehirliyor. Hayvancılıktan vazgeçtik, şimdi hayvancılığa dönmek mecburiyetindeyiz. Buğdayı azalttık, şimdi ekmek mecburiyetindeyiz. Alman, Amerika kendi dümenine bakıyor, benim menfaatime bakmıyor.
Zaman zaman deniyor ki, 900 lira asgari ücret çok. Ne olur yapmayın, işsize çalışanı, emekliye işçiyi vurdurmaya kalkarsak bu işin altından kalkmayız. Yani bu ülkede şu salonda bulunanlara 900 lira verelim, ne olur bir ay geçinin göreyim bakayım yapabiliyor musunuz? Yani bunun çok olduğunu söylemek doğru değil.
Sayın Başbakanım, bu ülkede 20 yıldır geçici çalışan işçi olur mu? Tam 20 yıldır geçici. Bu ülkede Yargıtay karar vermiş, diyor ki, bunları kadroya al. Hükümet 3 senedir diyor ki, almam, başka çare arıyorum, 5 katrilyon paraya vereceğim. Ya ne olur Yargıtay’ın kararına hukuk devletiyiz uyun. Yani biz orada sendikalar oturalım, üzerimize düşen bir şey varsa yapalım.
Değerli katılımcılar, söylenecek çok şey var, vaktim yok, benden sonra arkadaşlarım söyleyecek.
Ben Türkiye’den yanayım, ben mazlumdan yanayım, ben mağdurdan yanayım bedeli ne olursa olsun. Kürt’ü de, Laz’ı da, Türk’ü de bu ülkenin kıymetini bilmek mecburiyetinde.
Bosna’da binlerce insan öldü 20 sene evvel, bu ülkede 2 milyon Boşnak var. Abhazya’da binlerce insan öldü, bu ülkede 5 binin üzerinde Abhaz var, Çeçen var. O zaman da olaylar oldu, Laz’ı, Kürt’ü, Türk’ü birleşti, bu ülkede bir yaprağı heder etmedi, yaprağa dokunmadı, kol kola. Ne olur bu ülkede kol kola gelelim, beraber olalım, birlik olalım, iri olalım, diri olalım. Allah nasip etmeden vallahi adım atamazsınız hiçbir yere.
Hepinize saygılar sunuyorum.