ASGARİ ÜCRET TESPİT KOMİSYONU AÇILIŞ TOPLANTISINDA İŞÇİ KESİMİ ADINA TÜRK-İŞ GENEL EĞİTİM SEKRETERİ NAZMİ IRGAT’IN YAPMIŞ OLDUĞU KONUŞMASI
TÜRK-İŞ Genel Eğitim Sekreteri Nazmi IRGAT, "Asgari ücret, çalışanların düşük ücretlere karşı korunmasına ve emek sömürüsünü önlemeye yönelik önemli ve etkin bir sosyal politika aracıdır. İnsan temel hak ve özgürlüklerinin tanımlandığı tüm uluslararası sözleşmelerde, herkesin kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır adil ve elverişli bir ücrete hakkı olduğu kabul edilmektedir"dedi. Konuşmanın tamamı şöyledir:
ASGARİ ÜCRET TESPİT KOMİSYONU AÇILIŞ TOPLANTISINDA
İŞÇİ KESİMİ ADINA
TÜRK-İŞ GENEL EĞİTİM SEKRETERİ NAZMİ IRGAT’IN YAPTIĞI KONUŞMA
(06 Aralık 2013)
Sayın Bakan,
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun Değerli Üyeleri,
Değerli Basın Mensupları,
Hepinizi Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
2014 yılında uygulanacak asgari ücreti tespit etmek üzere, Sayın Bakanın çağrısı üzerine bir araya geldik.
Asgari ücret, çalışanların düşük ücretlere karşı korunmasına ve emek sömürüsünü önlemeye yönelik önemli ve etkin bir sosyal politika aracıdır.
İnsan temel hak ve özgürlüklerinin tanımlandığı tüm uluslararası sözleşmelerde, herkesin kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır adil ve elverişli bir ücrete hakkı olduğu kabul edilmektedir.
İşçi ve ailesinin günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre insanca yaşamasını mümkün kılacak, insanlık onuruyla bağdaşacak bir ücret elde etmesi yapılacak çalışmaların temelini oluşturmalıdır. Ücret, gerekirse her türlü sosyal koruma önlemleriyle desteklenmiş bir yaşam düzeyini sağlamalıdır.
Bu yaklaşım, aynı zamanda Anayasanın bizlere verdiği, yerine getirilmesi gereken bir görev ve sorumluluktur. Bilindiği üzere Anayasamız; “asgarî ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da gözönünde bulundurulur” düzenlemesine yer vermiştir.
Ülkenin ekonomik durumu, hükümetimiz tarafından yapılan açıklamalar, ilan edilen yıllık programlar, orta vadeli plan dikkate alındığında olumlu… Yaşanan küresel ekonomik kriz, alınan tedbirlerle ülkemizi fazla etkilememiş ve ekonomik performansımız, özellikle AB ülkelerini kıskandıracak kadar iyi…
Dünyanın 16’ıncı büyük ekonomisi olan ülkemizin 2023 yılında 10’uncu büyük ekonomisi olma hedefi hepimizi heyecanlandırıyor ve sorumluluk yüklüyor. Ama kabul etmek gerekir ki, düşük ücret temelinde biçimlenecek bir iktisadi yaklaşımla bu hedefe ulaşmak mümkün değil…
Türkiye rekabet gücünü korumak ve geliştirmek için kaliteye, verimliliğe, yüksek katma değerli mal ve hizmet üretmeye, yatırımlara, teknolojisini yenilemeye, inovasyona daha fazla önem vermelidir. Bu alanda sağlanacak gelişmeler nitelikli işgücüyle olacaktır. Yaşama ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi bu açıdan önem taşımaktadır.
Sayın Bakan,
Değerli Katılımcılar,
Ücretin temel insan haklarının güvencesi altında bir sosyal hak niteliğini taşıması, asgari ücret kavramının kaynağını ve temelini oluşturmaktadır.
Her türlü ekonomik yaklaşımın ötesinde, sosyal bir ücret olması gereken asgari ücret, maalesef günümüzde milyonlarca işçinin ve ailesinin tek gelir kaynağıdır.
Resmi verilere göre, çalışanların ağırlıklı olarak istihdam edildiği özel sektörde, çalışanların yüzde 43’ünün prime esas kazancı asgari ücret düzeyindedir. Asgari ücretin biraz üzerinde olanlar da dikkate alındığında, neredeyse her üç çalışandan ikisinin kazancı bu düzeyde olmaktadır.
Taşeron işçilerinin büyük bir çoğunluğu, benzer işi yapanların emsal ücretini almak bir yana, yıllardır asgari ücretle ve olumsuz şartlarda çalışmak durumunda kalmaktadır. Kayıtdışı istihdam edilenlerin durumu daha da kötüdür. İşsizlik baskısıyla çoğu zaman asgari ücretin bile altında bir gelirle yaşamını sürdürmektedir.
Asgari ücret, ülkede uygulanmakta olan ekonomik ve sosyal politikaların bir yansıması niteliğindedir. Emek aleyhine var olan çarpık ve adaletsiz yapının izlerini burada görmek mümkündür.
Türkiye’de, gelir dağılımı yanısıra vergi dağılımı da adaletsizdir. Günümüzde asgari ücretli kadar vergi ödemeyen işverenlerin, serbest meslek sahibi girişimcinin olduğu bilinmektedir. Bir diğer olumsuz durum, bekar işçi açısından asgari ücretin yarısı tutarında olan asgari geçim indirimini uygulamayan işyerlerinin bulunmasıdır.
Yapılacak bir anayasa değişikliğinde asgari ücretin vergi dışı bırakılacağı zaman zaman gündemde yer almaktadır. Bu düzenleme bir anlamda Anayasa değişikliğine toplumsal kabul ve destek için öngörülmektedir. Yıllardır gündemde olan ve geçmiş yıllarda Komisyonun işçi ve işveren temsilcileri tarafından ortak talebe dönüştürülen asgari ücretin vergi dışı bırakılmasını, aslında hemen gerçekleştirmek mümkündür. Bakanlar Kurulu’nun bu konuda var olan yetkisini kullanması yeterli olacaktır. Asgari geçim indiriminin asgari ücret düzeyine getirilmesi ile önemli bir beklenti karşılanmış olacaktır.
Kuşkusuz bu aşamada, mali disiplin, istikrar, açığın borçlanma veya zam ile karşılanması gibi söylemler ileri sürülmektedir. Oysa sürdürülen bir uygulama, bu ve benzeri söylemlerin zeminini ortadan kaldırmakta, adalet ve güven duygusunu açıkça zedelemektedir.
Bugün itibariyle asgari ücretli olarak çalışan bekar her işçi, asgari geçim indirimi sonrası devlete her ay 56, 85 lira gelir vergisi ödemektedir.
Hükümet, “istihdamı artırmak ve işsizliği önlemek” gerekçesiyle, özel sektör işverenlerinin sosyal güvenlik işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet eden tutarının Hazinece karşılanması yönünde teşvik uygulamaktadır. Böylece işverenin yüzde 19,5 olan SGK işveren primi oranı yüzde 14,5’e indirilmiştir. Bu düzenlemeyle işveren her asgari ücretli için 51 lira daha az prim ödemektedir. Bu indirim bölgelere göre artan oranda farklılaşabilmektedir.
Hizmet akdiyle çalışanlar için prim teşvikleri kapsamında merkezi yönetim bütçesinden SGK’ya 2012 yılında 5,5 milyar TL transfer yapılmıştır. 2013 yılında ise 7,6 milyar TL transfer yapılması beklenmektedir.
Bu uygulama ile devlet, sosyal koruma görevini iktisaden zayıf olan işçiden yana değil işverenden yana kullanmaktadır.
Sayın Bakan,
Değerli Katılımcılar,
Asgari ücret konusundaki yaklaşımımız, savunduğumuz ilkeler bilinmektedir.
Yapılacak çalışmalar sonrası belirlenecek asgari ücretin çalışanların beklentilerini karşılayacak düzeyde olmasını temenni ediyoruz.
Bilindiği üzere, asgari ücreti belirleyecek Komisyon işçi-işveren-hükümet üçlü yapısı çerçevesinde oluşturulmuştur ve çalışmalarını özerk biçimde sürdüreceği varsayılmaktadır. Asgari ücretin pazarlık ücreti olmadığı; bilimsel, objektif yöntemler ve güvenilir verilerle tespit edilen taban ücret olduğu ileri sürülmektedir.
Halen uygulanmakta olan asgari ücret, Komisyonun işveren-hükümet kesimi tarafından oy çokluğuyla belirlenmiştir. İşçi kesimi olarak alınan karara muhalif kaldık.
Çünkü Komisyon çalışmalarında, devletin resmi kurumu olan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’ in rakamlarına itibar edilmemiştir. Komisyonda görev yapan işveren ve hükümet kesimi tarafından asgari ücret pazarlık konusu yapılmıştır. Asgari ücret belirlenirken geçim koşulları, aile unsuru, refah payı dikkate alınmamıştır.
Böylece asgari ücret, tespit edildiği andan itibaren yetersiz, çelişkili ve tutarsız olmuştur, her ay eksik ödenmiştir.
Asgari ücrete son on yılda yapılan artışın gerçekleşen enflasyon üzerinde olduğu görüşü doğru ve fakat eksiktir. 2000 yılı sonrası ülkede yaşanan ekonomik kriz asgari ücretin satın alma gücünü geriletmiştir. Reel olarak gerileyen asgari ücreti temel alarak hesaplama yapılması doğru bir yaklaşım değildir. Kaldı ki, son on yılda sağlanan ekonomik büyümeden ve refahtan, başta çalışanlar ve asgari ücretliler yeterince pay alamamıştır.
Ülkenin ekonomik durumuyla ilgili olarak resmi raporlarda yer alan olumlu gelişmeler, işçilerin günlük yaşantısına ve gelirine yansımamıştır. Bu yaklaşım gelir eşitsizliğini ve adaletsizliği daha da büyütmektedir.
Ekonomide sağlanan kalkınmanın ve refah artışının adaletli dağılmadığı bir yapıda güven olmaz. Güven duygusunun oluşması için, öncelikle çalışanların geçim koşullarını doğrudan belirleyen asgari ücret konusunda bugüne kadar sergilenen yanlış ve haksız uygulamaları ortadan kaldıracak adımlar atılmalıdır.
Sayın Bakan,
Değerli Katılımcılar,
Yıllık Program’da asgari ücretin 2014 yılı Ocak ve Temmuz aylarında yüzde 3 oranında artırılması öngörülmektedir. Bu kabul edilemez bir öngörüdür. Bu “günde bir simit parası bile olmayan” asgari ücret artışını, Komisyonda görev yapan hiç kimsenin gündeme getireceğine ve savunacağına ihtimal vermiyoruz. Komisyon iradesini ortadan kaldıran bu yaklaşıma, işveren kesiminin de karşı çıkması gerektiğini düşünüyoruz.
Bugün, net asgari ücret günde 26,79 liradır.
Diğer bir ifadeyle; “işçilere normal bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret” olarak tanımlanan asgari ücretin parasal karşılığı bu tutardır.
Bu tutar, insanca bir yaşama düzeyi sağlamaktan uzak “ücretli kölelik” olarak tanımlanabilecek düzeydedir.
Var olan asgari ücret dikkate alındığında, yıllık programda öngörülen yüzde 3 oranındaki artışın yüzde 4 veya 5 olması da bir anlam taşımamaktadır. Günlük 26,79 lira olan asgari ücretin 27,70 lira değil de 27,97 lira veya 28,24 lira olması, çalışanların geçim şartlarını insan onuruna yakışır düzeye getirmekten uzaktır.
Asgari ücretli çalışanlar, aileleri ile birlikte –bir kez daha- yoksulluğa, insana yakışmayan olumsuz yaşama koşullarına terk edilmemelidir.
Hiç şüphe yok ki yapılacak çalışmalarda, küresel düzeyde yaşanan ekonomik krizin sürdüğü, rekabet gücü, yatırım ortamı, ihracat, cari açık, faiz, tasarruf yetersizliği, mali istikrar, işgücü piyasasının yapısı ve benzeri birçok ekonomik gerekçe ileri sürülecektir. Ancak hiçbir gerekçe, asgari ücretin, karın tokluğuna çalışmak için gerekli harcama tutarını bile karşılamaya yetmediği gerçeğini değiştirmez.
Asgari ücretin “Komisyon” tarafından belirleneceği yaklaşımının doğru olmadığı bilinmektedir.
Önemli olan Hükümetin asgari ücrete olan bakış açısıdır ve yaklaşımıdır. Çalışanların ve işsizlerin çaresizliği fırsat bilinerek emek sömürüsü yapılması önlenmelidir. Asgari ücret uygulamasının amacı, düşük ücret temelinde sürdürülecek haksız rekabet ortamını ortadan kaldırmaktır. Geçmişte denenmiş ve yanlışlığı ortaya çıkmış model ve uygulamalar “strateji” adı altında yeniden gündeme getirilmemelidir.
Sayın Bakan,
Değerli Katılımcılar,
Asgari ücretle ilgili olarak söylenebilecek çoğu hususu geçmiş toplantılarda, konuyla ilgili yaptığımız çalışmalarda dile getirdik. Hükümetin ve işverenin çalışana yaklaşımı 1 Ocak 2014 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek yeni asgari ücret ile ortaya çıkacaktır.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarında yer alan işçi kesimi temsilcileri olarak;
• Anayasa’da yer alan “geçim şartları” yaklaşımının dikkate alınması;
• İşçinin ailesi ile birlikte günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre insanca yaşamasını mümkün kılacak, insanlık onuruyla bağdaşacak bir tutarın esas olması;
• İşçinin ve ailesinin harcama kalıbının esas alınması ve hesaplamalarda Türkiye İstatistik Kurumu verilerinin kullanılması;
• Bilimsel verilerle hesaplanan net tutarın işçinin eline geçmesinin sağlanması;
• Sanayi/tarım veya bölge, yaş, cinsiyet ayırımı yapılmadan asgari ücretin ulusal düzeyde tek tutar olması;
• İşçilerin arasında nitelik, kıdem, işin mahiyeti gibi ekonomik amaçlı değerlendirmelerin tümünden bağımsız olarak ele alınması, ekonomik ölçülerin ötesinde sosyal ve “insan onuruna yaraşır” bir ücret olarak kabul edilmesi;
• İşçinin satın alma gücünün ileriye dönük olarak korunabilmesi için gerekli bir iyileştirmenin ayrıca TÜİK tarafından bilimsel olarak belirlenecek tutara ilave edilmesi;
• Belirleme yapılırken en düşük devlet memuru maaşının dikkate alınması;
• Gelir dağılımında adaleti sağlamaya yönelik olarak ayrıca refahtan pay içermesi;
şeklinde özetlediğimiz görüşleri savunuyoruz ve bu görüşlerin Komisyon çalışmalarında dikkate alınmasını talep ediyoruz.
TÜRK-İŞ, bu ilkeler temel alınarak belirlenecek asgari ücretin yeterli ve “insan onuruna yaraşır bir yaşam düzeyi” sağlayacağı görüşündedir.
Bu aşamada, asgari ücretin belirlenmesinde temel alınan esaslar arasında yer alan “yaş” üzerinde durulması gerektiğine inanıyorum. Bilindiği üzere, asgari ücret işçilerin 16 yaşını doldurmuş olup olmadıklarına göre ayrı ayrı belirlenmektedir. Bu ayırımın ortadan kaldırılması isabetli olacaktır.
Türkiye, çocuk işçiliği ile mücadelede yaptığı çalışmalarla önemli bir mesafe almıştır. İktisaden faal olmayan çocukların çalışmak durumunda olmasının yol açtığı ruhsal, bedensel ve sosyal etkilerin giderilmesi önemlidir. Bunun için sosyal taraflar etkin çaba göstermektedir.
“16 yaşından küçük işçiler” için ayrı bir asgari ücret belirlenmesi, Türkiye’nin çocuk işçilikle mücadelesinde, uluslararası alanda haksız bir algı oluşmasına neden olmaktadır. Bu uygulama sınırlı sayıda bir yaş grubunu kapsamaktadır. Kaldı ki, teşviklerde yaş farklılaşması uygulaması zaten mevcuttur. Asgari ücretin yaş ayırımı yapılmadan tek olarak belirlenmesi asgari ücret felsefesine de uygun düşecektir.
Bu görüş ve düşüncelerle, yapılacak çalışmaların ülkemize, çalışan ve işverenlere yararlı sonuçlar getirmesini dilerim.