İş sağlığı ve güvenliğinin önemi her geçen gün biraz daha anlaşılmakta, ardı ardına yaşanan iş cinayetleri topluma ve yöneticilere acı dersler vermektedir. Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Ermenek cinayetini takiben yaptıkları bir konuşmalarında “Yeni uygulama başlatacağız. İş kazaları ile ilgili herhangi işyerinde işçilere tanıdığımız haklar yerine getirilmiyorsa işçilerimiz şikayet edecekler. İş kazaları ile ilgili şikayet hattı kurulacak. İşçilerimize angarya muamelesi yapılamaz. Bize bildirin ihlalleri şikayet edin ki müdahale edebilelim. Anında o işyerini kapatırız.”demişlerdir.
Sayın Başbakanın gösterdiği duyarlılığı ve işçileri yüreklendirmek adına söylediklerini memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak bilinmelidir ki işçiler ve temsilcileri, işsizliğin baskısı altında seslerini çıkaramamakta, ölümü göze alıp ekmek derdini çözmeye çalışmaktadırlar. Örgütsüz bütün toplum kesimlerinde benzer durumları görmek mümkündür. Örgütsüz toplum sessiz ve tepkisizdir.
Bu nedenle başta madenler olmak üzere “çok tehlikeli işler” sınıfına giren bütün işyerlerinde işçilerin sendika üyesi olmaları zorunlu hale getirilmelidir. Sayın Başbakanın söylemini bu isteğimizin ifadesi olarak anlamak ve sonucunu görmek istiyoruz.
Son günlerde özel istihdam bürolarına “istihdam ettikleri işçileri diğer işverenlere kiralamak” düzenlemesinin bir hak olarak getirileceğine ilişkin açıklamalar yapılmaktadır. Bu uygulama şeklinin, uygulayan ülke ekonomilerine ve çalışanlarına zarar verdiğini OECD “2014 İstihdam Raporu’nda“ açıkça ifade etmiş ve TÜRK-İŞ’in görüşünü desteklemiştir. Bize göre, bu çalışma düzeni “yeni kölelik düzenidir”, işçi simsarlığıdır, işçiyi korumasız kılmanın ve sendikasızlaştırmanın yoludur.
