131 yıl önce, 1 Mayıs 1886 günü, sekiz saatlik işgünü hakkı için sürdürülen mücadelenin başlangıcı olan bu tarihi günde yine alanlardayız.
EKMEK, BARIŞ, ÖZGÜRLÜK
ADALET, EŞİTLİK, DEMOKRASİ ve DAYANIŞMA İÇİN
1 MAYIS’TA ALANLARDAYIZ
Bugün 1 Mayıs…
131 yıl önce, 1 Mayıs 1886 günü, sekiz saatlik işgünü hakkı için sürdürülen mücadelenin başlangıcı olan bu tarihi günde yine alanlardayız.
1 Mayıs, işçi sınıfının mücadele ederek elde ettiği kazanımlarıyla, kararlılığıyla, dayanışmasıyla anlamlı kıldığı bir gündür.
Biz işçiler din, dil, ırk, siyasi düşünce ayrımı olmaksızın, emek gücüyle yaşam mücadelesi verenler olarak, ortak taleplerimizi yüksek sesle dile getirmek için bugün burada bir kez daha bir araya geldik. Bugün burada olduğu gibi ülkemizin diğer şehirlerinde, dünyanın birçok yerinde, bizlerle aynı kadere sahip arkadaşlarımız, işçiler, emek dostları, hak ve özgürlük talepleriyle alanlardalar.
Bizim kaderimiz ortak.
Biz, insanca çalışmak ve yaşamak istiyoruz.
Taşeronda, güvencesiz, kuralsız çalışmak, ucuz işgücü olmak, iş kazalarında can vermek istemiyoruz.
Ülkelerimiz ayrı ama kaderlerimiz hep aynı…
Biz emekçiler, dünyanın farklı ülkelerinde yaşasak bile benzer sorunlarla karşı karşıyayız. Sorunlarımız ortak ama mücadele azmimiz ve kararlılığımız da ortak. Çünkü biz birlik olursak emek mücadelesinin kazananı hepimiz olacağız.
Bizler alın teriyle, haram lokma yemeden yaşam mücadelesi verenleriz. Bizler, tüm insanların refah ve huzur içinde kardeşçe yaşadığı bir dünyayı hayal ediyoruz.
Burada “Ekmek, Barış, Özgürlük” sloganıyla bir araya geldik
Ekmeğin hakça bölüşümünü…
Özgürlüğün siyasal ve ekonomik demokrasiyle sağlanmasını talep ediyoruz.
İşin, ekmeğin olmadığı bir yerde sosyal barışın da olmayacağını biliyoruz.
Emeğin baş tacı edildiği, her alanda demokrasinin geçerli olduğu bir düzen istiyoruz.
Sorunlara karşı mücadeleyi yükseltmek için tekrar bir aradayız.
Kıdem tazminatımıza el uzatılmasına, haksız yere işten çıkarmalara, açlığa ve sefalete mahkûm bırakılmaya, sendikasızlaştırmaya, güvencesizleştirmeye çocuklarımızın geleceğinin çalınmasına ve topyekûn hayatımızın karartılmasına karşı alanlardayız.
Eşitliği, barışı, kardeşliği ve özgürlüğü ülkemizde ve tüm dünyada egemen kılacak güç bizleriz. Tüm kurum ve kurallarıyla demokrasi, ancak bizlerin mücadelesiyle sağlanabilir.
Bugün mücadele azmimizi bir kez daha haykırmak için buradayız.
Bugün, 1 Mayıs 2017’de
Emekçilerin yüzlerce yıl süren mücadeleler sonunda elde ettiği haklar ellerinden alınmak isteniyor.
Sağlık, eğitim, sosyal güvenlik özelleştiriliyor; sosyal devlet ortadan kaldırılıp yerine paranın egemen olduğu bir düzen kurulmak isteniyor.
Denetimsizliği, kuralsızlaştırmayı, esnekleştirmeyi öneren bu politikalara karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Sendikalı ve toplu sözleşmeli çalışma koşulları, sosyal adalet, eşitlik, kardeşlik, barış ve özgürlük için her zamankinden daha kararlı şekilde mücadele edeceğiz.
1 MAYIS’TA ALANLARDAN BİR KEZ DAHA SESLENİYORUZ
Ortak geleceğimizi birlikte barış içinde belirlemeliyiz. Toplumda ayrışma riski ortadan kaldırılmalı, kardeşlik bağıyla bu ülkenin tüm kesimleri ortak akıl çerçevesinde bir yol haritası belirlemelidir.
Ülkemizin çalkantılı siyasi tarihinde, darbelerden, muhtıralardan en fazla etkilenenler biz emekçiler olmuştur. Dünyanın farklı ülkelerinde ve ülkemizde de görüldüğü gibi, darbe dönemlerinde en fazla hak kaybına uğrayanlar emekçilerdir.
Emekçiler darbelerin en büyük düşmanı, demokrasinin en büyük dostudur. Tam demokrasinin sağlandığı ortamlar, işçi hak ve özgürlüklerinin yaşama alanıdır. 15 Temmuz 2016 tarihinde başarısızlığa uğratılan darbe girişimini lanetliyoruz.
Savaşların olduğu coğrafyalarda insan hakları ve emek mücadelesinden söz edilemez; sağlanacak barış, en fazla emekçiler açısından kazanımdır. Emekçilerin kazanımı tüm toplumun kazanımıdır.
Hukukun üstünlüğü ilkesi, biz emekçilerin sürdürdüğü mücadelenin olmazsa olmazıdır. Hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde, her türlü görüşün, düşüncenin görsel ve yazılı bir şekilde dile getirilmesi ve dağıtılması için gerekli ortam sağlanmalıdır. Basın özgürlüğü demokratik yapının güvencesidir.
Uygulanan iktisat politikalarının temelinde insan ve istihdamın artırılması olmalıdır. Güvenceli ve insan onuruna yaraşır iş koşullarında çalışmak bir ayrıcalık değil, en temel insan hakkıdır.
Kadınların toplumsal yaşamda yer almalarına yönelik olumsuz yargıların ortadan kaldırılması için hem sendikalar hem de ilgili kamu kurumları çalışmalar yapmalıdır. Toplumsal yaşama güçlü bir şekilde katılım, kadınlara karşı uygulanan şiddet döngüsünün kırılmasında büyük rol oynayacaktır.
Taşeron sorunu işçi statüsünde, sendikalaşma ve toplu sözleşme hakkı kapsamında bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır. Kamuda çalışan taşeron işçiler kadroya alınmalıdır.
Kamu kurumlarındaki geçici işçilik uygulaması, güvencesiz istihdamın bir türüdür. Bu koşullarda çalıştırılan işçiler güvenceli şekilde istihdam edilmelidir.
İş cinayetine dönüşen iş kazaları önlenmelidir.
Kayıtdışılık ülkemizin uzun soluklu ekonomik sorunlarından biridir ve hala devam etmektedir. Kayıtdışı sorunu çözülmeli, herkes kayıt altına alınmalıdır.
Kıdem tazminatı işçiler bakımından vazgeçilmez ve tartışılmaz bir haktır. Buna el uzatılması, ortadan kaldırılması ya da daraltılması yönündeki talepler gündeme dahi getirilmemelidir.
Asgari ücret birey değil, aile temelinde hesaplanmalı, insana yakışır geçim şartlarını sağlamalıdır.
Ücretli çalışanlar üzerindeki ağır vergi yükü düşürülmeli, vergi adaletsizliği giderilmelidir.
Tahrip edilen, yok edilen doğal ortam bizlerin de yok olması demektir. Ekonomik gelişme politikaları, dar bir çevrenin değil, tüm toplumun çıkarına göre belirlenmelidir. Dar çevrelerin kısa sürede elde edecekleri yüksek karlar uğruna, tekrar oluşumu onlarca, belki yüzlerce yıl sürecek doğal kaynakların tahribatına neden olacak uygulamalar kamu erki tarafından engellenmelidir. Genetiği değiştirilmiş organizmalı (GDO’lu), yapay tatlandırıcılı ve nişasta bazlı ürünlerin tüketimi sağlımızı tehdit etmektedir. Tarım alanlarının imara açılması besin kaynaklarımızın yok edilmesidir.
Engellilerin toplumsal yaşama tam uyum sağlamalarını sağlayacak kanuni ve fiili düzenlemelere hız verilmelidir.
Öğrenim kurumları, demokratik yapının ve bilgi toplumunun gerektirdiği nitelikte özgür bireylerin yetiştiği, istihdam edilebilirliği destekleyen yapıda olmalıdır. Üniversitelerimiz bilimin üretildiği yapıya kavuşmalıdır.
İşçiler, Kamu Emekçileri, Esnaf, Emekliler, İşsizler, Yoksullar, Kadınlar,
Gençler, Öğrenciler
Güzel Yurdumuzun Emek ve Demokrasi Sevdalıları
1 MAYIS BİRLİK, MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ
TÜM EMEKÇİLERE KUTLU OLSUN