.
Ülkede meydana gelen ekonomik ve sosyal gelişmeler gerek kişi gerek kurum olarak hepimizi doğrudan etkilemeye devam ediyor. 2015’de çalışma hayatında yine yoğun bir döneme girdik.
Gelişmelere TÜRKİŞ Dergisi’nin ilerleyen sayfalarında ayrıntılı olarak yer veriliyor. Gerçekleştirilen Başkanlar Kurulu toplantılarında durumu değerlendirerek izlenecek politikaları birlikte belirledik.
G20 yapılanmasında “2015 Türkiye Dönem Başkanlığı” ülkemiz açısından önemli bir platformdur. Emek hareketi açısından da sorunlarımızı görünür kılmak ve ortak çözüm bulmak açısından önemli fırsatlar sağlayacağına inanıyorum. Konfederasyonumuzun başkanlığında L20 Türkiye Organizasyon Komitesi oluşturuldu. Çalışmalar yoğun olarak devam ediyor.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak tüm ülkelerde kutlanıyor. Temel insan hakları çerçevesinde kadınların ekonomik, sosyal ve siyasi durumu çeşitli yönleriyle ele alınıyor. Ülkemizde de “8 Mart” çeşitli etkinliklerle kutlandı.
Türkiye’nin sosyal yapısı, değer yargıları ve gelenekleri, kadının toplum ve çalışma hayatındaki durumunu şekillendiren temel unsur olma özelliğini sürdürmektedir. Ülkemizde kadınlar işgücü piyasasında, eğitimde, siyasette ve hatta sendikalarda istenilen seviyeye ulaşmış değiller… Devletin resmi verilerine göre kadınların işgücüne katılma oranı erkeklere göre oldukça düşük. Çalışma imkanı bulan kadın sayısı da maalesef yetersiz. Ülke olarak üretmek, kalkınmak, refahı yaygınlaştırmak istiyorsak kadınların çalışma hayatında daha fazla yer almasını sağlamalıyız. Tek kanatlı güvercinin uzun mesafe kat ‘etmesinin mümkün olmadığını biliyoruz.
Kadınları çalışma hayatının içine daha fazla çekmek için yapılması düşünülen yasal düzenlemelerin sakıncalı yönlerine işaret ettik. Bu düzenlemelerin, istenilenin aksine, özellikle özel sektörde kadın istihdamını engelleyeceğini dile getirdik. Bu uygulamaların kiralık işçilik uygulamasını ülkemizde yerleştirmeye yönelik ilk adımlar olarak değerlendirdik. Umarım sağduyu hakim olacak ve sosyal tarafların görüşleri dikkate alınarak konu yeniden değerlendirilecektir.
Ayrıca kadına yönelik şiddet olayları ve kadın cinayetleri, her geçen gün artıyor. Kadın cinayetlerine son verilmesi için somut adımlar atılmalıdır. Kadına yönelik toplumdaki bakış açısı da değişmek zorundadır. Toplumsal cinsiyet eşitliği uygulanan bütün politikalarda dikkate alınmalıdır. Sendikalar da bunun sıkı takipçisi olmak zorundadır.
Kıdem tazminatı konusu ısrarla gündemde tutulmaya çalışılmaktadır. TÜRKİŞ’in bu konudaki tavrı nettir ve genel kurul kararıyla belirlenmiştir.
Kıdem tazminatı Türk İş Hukukuna 1936 tarihli 3008 sayılı İş Kanunu ile girmiştir. Aradan, neredeyse 80 yıl geçmiştir. İşçilerin en kutsal kazanılmış haklarından olan kıdem tazminatı, işçinin gelecek umudu, kızının gelinliği, oğlunun damatlığıdır.
Kıdem tazminatının herkes için alınabilirliğini / verilebilirliğini sağlama iddiasıyla gündeme getirilmeye çalışılan düzenlemeler kabul edilemez. İşçiler için kıdem tazminatı, “ödenmesi sonraya bırakılmış ücret parçası” anlamındadır. Bu hakkın aşındırılması değil, korunması ve geliştirilmesi temel yaklaşım olmalıdır.
TÜRKİŞ Başkanlar Kurulunun aldığı karar doğrultunda, sekiz bölgede gerçekleştirilen kitlesel basın toplantıları işçilerin bu konudaki duyarlılığını ve kararlığını ortaya koymuştur.
Sendikal örgütlenmenin temelinde demokrasi bulunmaktadır. Sendikalar olarak varlığımızın teminatı örgütlü toplum, demokratik yapıdır. Demokrasinin, sendikal örgütlenmenin olduğu yerde işçi ekmeğini büyütür, refah paylaşılır. Sendikalaşma oranının yüzde 10’larda olduğu bir yapıda bunu sağlamak zordur.
Türkiye’nin nüfusu en son açıklamalara göre 76 milyon 667 bin kişidir. Sosyal güvenlik kapsamında işçi olarak çalışanların sayısı da 13 milyon 925 bin kişidir. Kayıtdışı çalışan ve bu nedenle sosyal güvenlik kapsamında olmayan ücretli yevmiyeli sayısı ise yaklaşık 3,5 milyondur. Sendikalı işçi sayısı ise Ocak 2015 ayında açıklanan istatistiklere göre toplamda 1 milyon 297 bin kişidir. Toplu sözleşme kapsamında olanların sayısı da ancak sendikalı işçilerin yarısı kadardır.
Bu tablo hepimizi düşündürmelidir. Yaşadığımız, karşı karşıya bulunduğumuz olumsuzlukların aşılmasında tek bir çare bulunmaktadır: Örgütlenmek… Hep birlikte “örgütsüzlüğe hayır, örgütlenmeye evet” demek ve bunun gereklerini yerine getirmek durumundayız.
2015 yılında kamu kesimi toplu iş sözleşmeleri yeniden bağıtlanacaktır. Yerel yönetimler hariç kamuda çalışan üye 176.322 işçi, çalışma ve yaşama şartlarının iyileşmesi beklentisi içindedir. Aileleriyle birlikte bir milyon kişiyi doğrudan ilgilendiren müzakereler, geçen yıllarda olduğu gibi, Konfederasyonumuz bünyesinde oluşturulan Kamu Koordinasyon Kurulu tarafından yürütülecektir.
Ücretli çalışanlar üzerinde ağır bir vergi yükü bulunmaktadır. Türkiye’de gelir ve kazanç üzerinden alınan verginin yaklaşık üçte ikisi ücretliler tarafından ödenmektedir. Vergideki bu adaletsiz yapı toplu sözleşme görüşmelerini de çıkmaza sokmaktadır. Kamu ve özel kesimde bağıtlanan toplu iş sözleşmelerinin müzakerelerinde karşılaşılan temel uyuşmazlık konularından birisi de vergi kesintileri nedeniyle işçinin eline geçen net ücretin yılbaşına göre geçen aylar içinde giderek gerilemesidir. Bu konuda mutlaka düzenleme yapılması gerekmektedir.
Türkiye, tarihsel geçmişi olan önemli bir coğrafi bölgede yer almaktadır. Geçmişten bugüne yaşanan gelişmeler, bölgede hakimiyet kurmak amacında olan güçlerin niyetini ortaya koymaktadır. Komşu ülkelerde ve bölgede meydana gelen gelişmeler bizi de etkilemektedir. Orada yaşanan ekonomik ve sosyal huzursuzluk, ayrılıklar, iç savaş, silahlı çatışmaların yansımalarını görüyoruz. Milyonlarca sığınmacı ülkemize geldi. Alınacak dersler var. Ülkede barışın, kardeşliğin, dayanışmanın değeri ve önemi her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır.
Türkiye demokraside, hukukta, ekonomide dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer almak için çabalamaktadır. Bunu gerçekleştirmenin yegane yolu, toplumun tüm kesimlerinin, farklılıkları sorun olarak değil bir zenginlik kaynağı olarak görmesidir.
Bizim önceliğimiz hep Türkiye olmuştur, ülkenin birliği ve bütünlüğü, barış ve kardeşlik olmuştur. Böyle olmaya da devam edecektir. Ülkeyle birlikte, başta temsil ettiğimiz üyeler ve tüm çalışanların hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek öncelikli görevimiz ve sorumluluğumuzdur.