Çalışma hayatının dinamik bir yapısı vardır. Ekonomik ve sosyal alandaki gelişmeler anında gündeme yansımakta ve hayatımızı etkilemektedir. Bazen yasalardan, bazen idari düzenlemelerden, bazen uygulamalardan kaynaklanan kimi sorunlar yıllarca ağırlığını ve önemini korumaktadır. Sorunların çözümü, mevcut yapıda bazen vakit almaktadır.
Çalışma alanıyla ilgili konuları değerlendirirken, ülke gündemi bir anda değişebilmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin sınırımız ötesinde Afrin’e yönelik gerçekleştirdiği ‘Zeytin Dalı Harekatı’ devletimizin bekası ve toprak bütünlüğünü korumanın, terörü önlemenin ve bölgede güvenliği sağlamanın gereğidir. Toplumun tüm kesimleri birlik içinde kenetlenerek var olma mücadelesine destek vermelidir.
İşçilerin çalışma ve yaşama şartlarını etkileyen bütün konular sendikaların gündeminde yer almaktadır. Geleceğin şekillenmesinde birlikte düşünmek, ortak davranmak ve mücadele etmek, arzu ettiğimiz bir çalışma ortamının sağlanmasını beraberinde getirecektir. Böylece, çalışanların aileleriyle birlikte insana yakışır şartlarda geçimlerini sürdürmeleri mümkün olabilecektir.
Konfederasyonumuz, bütün yetkili kurulları, üye sendikaları ve işçilerle bir bütün olarak, çalışmalarını kararlılıkla ve güven içinde sürdürmenin gayreti içindedir. Gündemdeki sorunlar Başkanlar Kurulumuzda görüşülmekte, gelişmeler ve yapılması gerekenler birlikte değerlendirilmektedir.
* * *
Örgütlü toplum demokrasinin vazgeçilmezidir. Kurum ve kurallarıyla sağlıklı bir sistemin olabilmesi, toplumun çeşitli kesimlerinin katılım ve katkılarıyla mümkündür. Sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin aşılması ve işçilerin serbestçe, herhangi bir baskıyla karşılaşmadan sendika üyesi olabilmesi, bu bakımdan büyük önem taşımaktadır.
Sendikalarımızın örgütlenme konusunda hazırladıkları rapor ve görüşler, düzenlediğimiz toplantılarda değerlendirilmiştir. Konuyla ilgili yönetici ve uzmanların, hukukçuların geniş katılımıyla örgütlenmenin önündeki sorunlar tartışılmıştır. Fırsatlar ve zorluklar gözden geçirilmiştir. Ve sonrasında, hazırlanan “yol haritası” Başkanlar Kurulunda görüşülerek kabul edilmiştir. Bu konudaki çalışmalarımız aralıksız olarak devam etmektedir.
Sendikaların, üye sayıları ile temsil oranları ve yaklaşımlarıyla işçiyi ve toplumu kucaklaması gerekmektedir. Geçmiş döneme damga vuran “Ankara’da TÜRKİŞ vardır” ifadesi çalışmalarımızla “Türkiye’de TÜRKİŞ vardır” güvenine dönüşmelidir. Önümüzdeki dönemin öncelikli görevi örgütlenmektir.
* * *
Çalışmak herkesin hakkı ve ödevidir. İnsana yakışır iş imkanlarının sağlanmasında hükümete önemli görevler düşmektedir. Çalışma şekli ne olursa olsun, memur ya da işçi, temel haklardan, sendikal örgütlenme ve toplu iş sözleşmesi kapsamında olmalıdır. Ücretli çalışanlar arasında suni ayrımlara ve güvencesiz çalışmaya yol açacak düzenlemelerden özenle kaçınılmalıdır.
Alt işveren (taşeron) biçiminde çalışma biçimi yıllardır çalışma hayatının kanayan bir yarası olmuştur. Konfederasyonumuz tarafından bu sorun sürekli gündemde tutulmuştur. Bu konuda verilen mücadele, yargıdaki kazanımlar, yapılan girişimler nihayet sonuç vermiş ve 696 sayılı KHK bazı düzenlemeler yapılmıştır. Kamuda taşeron uygulamasının sona erdirilmesi, kadroya alınan işçiler bakımında olumlu aşamadır. Ancak bu olumlu adım, başta KİT’lerde çalışan alt işveren işçileri olmak üzere kapsam dışında bırakılanlar nedeniyle gölgelenmiştir. Kamuoyunda ağırlıklı olarak konuşulan konu, kadroya alınmayanların durumudur. Bu konudaki girişimlerimizin olumlu sonuçlanmasını bekliyoruz.
Çalışma hayatındaki gelişmeleri, başta taşeron işçilik düzenlemesi, örgütlenme, zorunlu arabuluculuk konuları olmak üzere düzenlediğimiz “genişletilmiş başkanlar kurulunda” geniş bir biçimde değerlendirdik.
Kamuda çalışan taşeron işçisinin beklentisinin tam olarak karşılandığını söylemek henüz mümkün değildir. İşçilerin mevcut haklarının işkolunda çalışan işçilerle aynı seviyeye gelebilmesi belirli bir süreyi gerektirmektedir. Taşeron işçilik sisteminin, ücret seviyesinden sendikalaşma hakkına, sosyal ödemelerden çalışma şartlarına, istihdam güvencesinden işçi güvenliğine kadar birçok alanda ayırımsız olarak diğer işçilerle aynı olması gerekmektedir.
Çalışma hayatında çözüm bekleyen sorunlardan birisi de geçici işçiler olmuştur. Başta şeker fabrikalarında, tarım işletmelerinde, demiryollarında, bazı üniversitelerimizde ve orman idaresinde olmak üzere birçok işyerinde çalışanlar yıllardır kadroya alınmamıştır. Bu şekilde yirmiybeş yıl çalışmak durumunda olan işçiler mevcuttur. Yapılan düzenlemeyle bu şekilde çalışan işçilerin 4 ay daha çalıştırılabilmesi imkanı getirilmiştir.
Konfederasyonumuz, gerek taşeron ve gerek geçici işçilerin sorunlarının kalıcı olarak çözüme kavuşması için çalışmalarını ve girişimlerini sürdürecektir.
* * *
Milyonlarca işçinin ailesiyle birlikte geçim şartlarını belirleyen temel faktörlerden olan asgari ücret 2018 yılı için yeniden belirlenmiştir. İşçi kesimi olarak Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından alınan karar katılmadık, görüşlerimizi ‘karşı oy’ kullanarak açıkladık.
Asgari ücret, çalışanların düşük ücretlere karşı korunması için uygulanan bir sosyal politika aracıdır. Uluslararası sözleşmelerde, herkesin kendisi ve ailesi için “insan onuruna yaraşır” bir ücret hakkı olduğu kabul edilmektedir. İşçilerin işsizlik, kayıt dışı çalışma, rekabet gücünü sağlama gibi gerekçelerle düşük ücretlere maruz bırakılması kabul edilemez.
Asgari ücret belirlenirken öncelikle yapılması gereken, Anayasal bir hüküm de olan, işçinin geçim şartlarının dikkate alınmasıdır. Devletin resmi kurumu bu konuda bir hesaplama yapmış ve bu tutarın aylık net 1.893 TL olması gerektiğini ortaya koymuştur. Yapılması gereken, bu hesaplamanın temel alınması olmalıydı. Ekonomik büyümeden pay verilmesi, aile faktörünün dikkate alınması da gösterilmesi gereken yaklaşımdı. Mevcut asgari ücrete, enflasyonun biraz üzerinde bir artış yapılmasının çalışanların geçim şartlarını yeterince iyileştirdiğini söylemek mümkün olmamıştır.
Ülkemizin ekonomisindeki gelişmeler sosyal yönü de kapsamalıdır. Geleceğe yönelik sürdürülebilir politikaların belirlenmesi ve uygulanması “insan odaklı” olmalıdır.
* * *
Çevre kirliliği, hastalıklar, iş kazaları, meslek hastalıkları ve bunların sonucunda ortaya çıkan ölümler çalışma hayatında sıklıkla karşılaşılan sorunlardır. Her çalışanın iş sağlığı ve güvenliğinin koruyucu şemsiyesi altına alınmasını sağlamak başlıca görevlerimiz arasındadır.
Meydana gelen iş kazaları zaman zaman gündemde ön plana çıkmakta, ancak meslek hastalıkları geri planda kalmaktadır. Ülkemizde silikozis yaygın bir meslek hastalığıdır ve esas olarak madenlerde, dökümhanelerde, tünel ve yol yapımı işlerinde, seramik ve benzeri işkollarında çalışan işçilerde görülmektedir. Ancak, kot taşlamacılığına bağlı silikozis de ilk kez ülkemizde görülen bir meslek hastalığı olmuştur.
Meslek hastalıkları, iş kazaları gibi Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) çalışmaları kapsamındadır. İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili standartların amacı çalışanlara yüksek bir koruma sağlamaktır.
Tüm mesleklerde çalışanların bedensel ve ruhsal iyilik durumlarını sürdürmek temel amaçtır. İşçilerin çalışma koşullarından kaynaklanan risklerden korunmasını sağlamak, sağlıklarının bozulmasını önlemek, kendilerine uygun işlere yerleştirmek ve işin insana ve insanın işe uyumunu sağlamak öncelikli konular olarak daima gündemimizdedir.
* * *
Ülkemizde kadınlar işgücü piyasasında, eğitimde, siyasette ve hatta sendikalarda istenilen seviyeye ulaşmış değildir. Kadınların ekonomik ve sosyal hayatın her alanına katılmaları önemli önceliğimiz olmalıdır. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi de çalışmalarımız kapsamında olmalıdır.
Küresel seviyede yaygın olan ‘çocuk işçilik’ konusunda, alınan önlemlerle ülkemizde olumlu bazı gelişmeler sağlanmıştır. Ancak bu konuda bütüncül bir politika izlenmesi ve öncelikle çocuk işçiliğe yol açan ekonomik ve sosyal nedenlerin ortadan kaldırılmasına çaba gösterilmelidir. Sendikalar da bunun sıkı takipçisi olmak zorundadır.
* * *
TÜRKİŞ topluluğu olarak; 2018 yılının, üyelerimize, milletimize, tüm insanlığa barış ve mutluluk, ülkemize huzur ve refah getirmesini temenni ediyoruz.