Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 87 Sayılı Sözleşmesi ile korunan grev hakkı 2012 yılından bu yana tehdit altındadır…
ITUC Grev Hakkı Eylem Haftası kapsamında TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün ATALAY, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK’e bir mektup gönderdi. Genel Başkan ATALAY, Haziran 2014’te ILO Yönetim Kurulu’na seçilen Türkiye’nin, Kasım ayında yapılacak ILO Yönetim Kurulu Toplantısında “İşçi Grubu” önerisini desteklemesini istedi.
ATALAY, gönderdiği mektupta “Sorun kronikleşmeden çözülmezse, ILO denetim sisteminde onarılması güç hasarlar meydana gelecektir” dedi.
TÜRK-İŞ’in ILO denetim sisteminin sağlıklı işlemesi ve 87 Sayılı Sözleşme kapsamında Grev Hakkının korunması için Hükümetten destek talep mektubu;
“Üçlü bileşenlerinin desteği ile ILO denetim sistemi tarihi boyunca sözleşme ve tavsiyelerin uygulanması ile ilgili çok önemli görevler üstlenmiştir. Ancak 2012 yılından bu yana, İşveren Grubu, ILO Uzmanlar Komitesinin yetkisini göz ardı etmenin yollarını arayarak, bu sistem üzerinde kasıtlı ve devam eden bir saldırıya girişmiştir.
Saldırı, tüm ILO bileşenleri tarafından varlığı on yıllardır tanınmış 87 sayılı Sözleşme ile korunan grev hakkının varlığı konusunda başlamıştır. İşveren Grubu, bundan sonra pek çok sözleşme hakkında Uzmanlar Komitesinin iyi gerekçelendirilmiş görüşlerine karşı da bir mücadele yürütmüştür. Görüşleri için gerçek anlamda hiçbir temel yoktur. İşveren Grubu, sözleşmelerin ne anlama geldiğini belirleyenin bağımsız Uzmanlar Komitesi değil, kendileri olduğuna inanmaktadır. 1926 yılından bu yana, sözleşme ve tavsiyelerle ilgili yasal düzenlemeler ve uygulamaları noktasında gerekçeli ve bağımsız gözlemler yapması için Uzmanlar Komitesine, ILO Yönetim Kurulu görev vermektedir.
Grev hakkı şüphesiz ILO’nun 87 Sayılı Sözleşmesi ile korunmaktadır. Ek olarak, Uzmanlar Komitesi, köklü anlaşma yorumlama yöntemlerine dayanarak 50 yıldan fazla bir süre önce bu sonuca ulaşmıştır. Aslında, bu yöntemler sadece o sonucu ortaya çıkarmaktadır. ITUC, grev hakkının yasal temelleri üzerine ve sonuç olarak İşveren Grubunun ana argümanlarının aksini ispat eden detaylı bir not hazırlamıştır.
Hükümetler anlaşılır bir biçimde, 2012 ve sonra 2014 yılında olmak üzere Standartların Uygulanması Komitesinin art arda kırılması dolayısı ile hayal kırıklığına uğramıştır. Ancak İşveren Grubu, grev hakkı konusunda yersiz düşünceleri üzerinden ILO denetim sistemini, daha geniş anlamda ise Uzmanlar Komitesinin rolünü sekteye uğratmaya devam edeceğini açıkça göstermiştir. Bu nedenle, ILO Yönetim Kurulu sistemin korunması için ivedilikle kararlı adımlar atmalıdır. Bize göre eldeki tek araç, grev hakkı ile ilgili bu ihtilaf için ILO Tüzüğünün 37.1 Maddesine uygun bir şekilde, Uluslararası Adalet Divanı’na tavsiye niteliğindeki düşüncesini almak için başvurulmasıdır.
ILO’nun 87 Sayılı Sözleşmesi çerçevesinde grev hakkının varlığı ile ilgili yoruma ilişkin ihtilaf Uluslararası Adalet Divanı için gerekli teknik gereklilikleri karşılamaktadır – ihtilaf bir sözleşmenin yorumuna ilişkindir, ILO böyle bir görüş talep etmeye yetkilidir ve ILO aktiviteleri kapsamında ortaya çıkmıştır. Başvuru, Yönetim Kurulu tarafından Uluslararası Adalet Divanına oy çoğunluğu temelinde yapılabilir. Uluslararası Adalet Divanı’nın kararı belirleyici olmalı ve grev hakkının varlığı ile ilgili başkaca sorunlara son vermelidir.
Dolayısıyla, tüm hükümetleri 2014 Kasım ayında yapılacak olan ILO Yönetim Kurulu toplantısında bu kararı destekleyen İşçi Grubuna katılmaya davet ediyoruz. Bu yapılamadığı takdirde; hükümetler, İşveren Grubundan Uzmanlar Komitesine her yıl temelsiz saldırılar yapılmasını ve sürekli zayıflatılan, fonksiyonlarını yerine getiremez bir denetim sistemi ortaya çıkmasını bekleyebilirler. Bu engellenmelidir.”