TÜRK-İŞ Yönetim Kurulu’nun aldığı karar doğrultusunda çeşitli illerimizde yapmış olduğumuz Kıdem Tazminatı Yürüyüşlerinde yapılan basın açıklaması şöyledir:
Sevgili İşçi Arkadaşlarım,
Mücadelemize Güç Katan Değerli Emek Dostları,
Hoş geldiniz.
Bugün TÜRK-İŞ olarak yine bir aradayız.
Yaşadığımız olumsuzlukları haykırmak, taleplerimizi dile getirmek için bir aradayız.
Görmeyen gözleri, işitmeyen kulakları açmak, bir kez daha uyarmak için bir aradayız.
Küresel sermaye tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sömürü düzenini sürdürmek istiyor. Hak ve özgürlüklerimize yeni saldırıların hazırlığı yapılıyor.
Yıllardır ülkemizde uygulanan ekonomik ve sosyal politikalarla çalışanlar cendereye alındı. Ülkemizde bir nesil istikrar adına fedakarlığa zorlandı. Ağırlaşan yaşama ve çalışma şartları altında çaresiz bırakılmak istendi. Sendikal örgütlenmemiz ağır saldırıların hedefi oldu.
Yaşanan küresel krizden çıkmak adına uygulanan politikalarla çalışanlar sömürüldü. Sermaye bundan kazançlı çıktı. Gelir dağılımı daha da bozuldu. Eşitsizlik arttı. İşsizlik yaygınlaştı. Yoksulluk ve sefalet, yardımlarla süreklilik kazandı. Bu durumdan siyasal çıkar sağlanmak istendi.
Özelleştirme ile kamu kaynakları sermayeye hediye edildi.
Başta sağlık, eğitim, sosyal güvenlik, ulaşım gibi temel kamu hizmetleri piyasa şartlarına bırakıldı. Attığımız her adım, yaptığımız her harcama paralı oldu. Hayat pahalılığı dayanılmaz boyutlara geldi. Çarşı-pazardaki fiyat artışları ile devletin hesapladığı enflasyon arasındaki fark giderek açıldı.
Sendikalı işçiler örgütsüz işçilerin, taşeron işçilerinin, işsizlerin hedefi yapılmak isteniyor. Sendikalar ve sendikacılar baskı altında tutulmaya çalışılıyor.
Toplu sözleşme ile aldığımız ücret zammı vergi artışını karşılamaz oldu. Yılın başında aldığımız net ücret birkaç ay sonra düşmeye başladı. Asgari ücretli bile net ücretini koruyamıyor.
Asgari ücret işveren-hükümet kesimi tarafından yine sefalet ücreti olarak belirlendi. Devletin resmi kurumunun, sadece bir işçi için belirlediği, ailesinin dikkate alınmadığı asgari ücret tutarı bile dikkate alınmadı. Aradaki fark sermaye birikimi için işverene bırakıldı.
Buna karşılık zenginin vergisi düşürüldü. Sermaye kesimine sağlanan teşvik ve getirilen muafiyetlerle kamu gelirleri aktarıldı. İşverenlerin sosyal güvenlik primi, asgari ücretlinin rızkından kesilen vergiyle 5 puan düşürüldü.
İstihdamda taşeron uygulaması ile sömürü çarkı hızlandırıldı. Esnek istihdam modelleri yaygınlaştırılmak isteniyor.
Emekçiler, sermayenin aşırı kar hırsı yüzünden işyerlerinde, iş kazası denilerek iş cinayetine maruz bırakılıyor. Onlarca, yüzlerce işçi aynı anda bir iş kazasında ölüyor. İşçi katliamı yaşanıyor. İşin gereğidir deniliyor.
Sosyal devlet uygulamaları ortadan kaldırılmaya, unutturulmaya çalışılıyor. Örgütlü toplum yok edilmek isteniyor. İşçilerin hak alma mücadelesinden etkin silahların başında gelen grev hakkı bakanlar kurulu kararıyla ortadan kaldırılıyor. Fiilen uygulanamaz duruma getiriliyor.
Acımasız sömürü düzeniyle işgücü maliyetini daha da düşürmek, rekabeti bu yolla sürdürmek amaçlanıyor.
Özetle; sorunlarımız çoktur, izlenen politikalarla ülkenin geleceğine ipotek konulmak istenmektedir. Çalışanlara “köle düzeni” şartları dayatılmaktadır. Çalışanların hak ve özgürlüğünü daha da kısıtlamak, yaşama düzeyini geriletmek, sendikaların gücünü ve etkinliğini azaltmak için sistemli bir kampanya yürütülmektedir.
Buna müsaade edecek miyiz?
Elbette etmeyeceğiz, mücadelemizi sürdüreceğiz.
Ülke ve çalışanlar bugün yeni bir yol ayırımında…
Sermaye kesimi hükümet eliyle işçilere karşı yeni saldırı hazırlığında…
Özel İstihdam Büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisi kurulması için hazırlanan tasarı ilgili komisyonda kabul edildi. Meclis’te görüşülmeye başlanacak. Aynı şekilde evden çalışma, uzaktan çalışma gibi uygulamalar da yeniden düzenleniyor.
Amaç sendikasız, örgütsüz, güvencesiz sömürü düzenini pekiştirmek…
Şikayet edilen taşeron uygulamasını bile aratacak bir iş ilişkisi düzenleniyor. Çalışanlar bir ücretli kölelik düzenine mahkum edilmek isteniyor. Geçmişte mecliste kabul edilen ve fakat işçilerin kararlı mücadelesiyle, cumhurbaşkanı tarafından da onaylanmayan bu yapı yeniden oluşturulmak isteniyor.
Ama yetmedi, yetmiyor…
Bu sefer hedeflerinde, emeğin en kutsal hakkı, kıdem tazminatı yer alıyor. Kıdem tazminatı hakkının ortadan kaldırılması niyeti, ısıtılıp ısıtılıp işçinin karşısına çıkarılıyor. Algı yönetimi yapılıyor. Kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyor.
Kıdem tazminatı yaklaşık 80 yıllık bir uygulama…
Kıdem tazminatı hakkı tartışma konusu yapılmak isteniyor. 12 Eylül döneminin dokunamadığı bu hak, kuşa çevrilmek, sınırlandırılmak isteniyor.
Kıdem tazminatı hakkı, bıçağın kemiğe dayandığı noktadır.
Kıdem tazminatı, yalnızca çalışan işçiyi değil, o emek ile geçinen işçi ailesini de ilgilendiren bir müessesedir. Ödemesi sonraya bırakılmış ücretin parçasıdır. Kızımızın gelinliği, oğlumuzun damatlığıdır. Geleceğimizin umudu ve güvencesidir.
Kıdem tazminatı, işçi sınıfına, gelecek nesillere devredilmek üzere emanet edilen bir haktır.
Kimse, ama hiç kimse bu hakka el uzatmaya kalkışmasın.
Kıdem tazminatı bir yük değildir. İşveren işçiyi işe ilk aldığı andan itibaren maliyet hesabına kıdem tazminatını da eklemek durumundadır.
Kıdem tazminatına ilişkin uygulama açık ve nettir. Kıdem tazminatı ödeme sorumluluğu işverene aittir. Belirli koşullarda işten ayrılanlara, işyerinde geçen zaman ve emeklerine karşılık olarak işveren tarafından ödenmektedir.
Bu sorumluluk, bireysel emeklilik şirketlerine devredilemez.
Şimdi kıdem tazminatında, bireysel emekliliğe dayalı bir fon hesabı düşünülmektedir. İşçinin geleceğine göz dikilmektedir. İşçinin alın teri sermaye birikiminin kaynağı yapılmak istenmektedir.
İşçi sınıfı kıdem tazminatını “ödenmesi sonraya bırakılmış ücret parçası” olarak kabul etmektedir. Bu hak daha fazla aşındırılmasın. Korunması ve geliştirilmesi, yaygınlaştırılması temel amaç olmalıdır.
Ama asıl niyet, işgücü hareketliliğini yani esnekliği sağlamaktır. Böylece işçi kolaylıkla işten çıkarılacaktır. İstihdam üzerindeki mali yükler azaltılacak, rekabet ucuz emek üzerinden sürdürülecektir.
Bu kadar açık…
Kimse yapılmak istenen düzenlemenin, özellikle özel sektörde çalışan ve sendikalı olmayan işçinin fiilen alamadığı kıdem tazminatını almasını sağlamaya yönelik olduğunu ileri sürmesin. Bu konuda işverenin tutumu çok iyi bilinmektedir.
Çalışanların kıdem tazminatına hak kazanmasını önlemek için girdi-çıktı yapanlar,
İşçiyi istifaya zorlayanlar,
İstifa dilekçesi alarak işe başlatanlar,
Özellikle vasıfsız işçilerin kıdemi fazla artmadan işlerine son verenler,
İşçiler tarafından çok iyi bilinmektedir. Kimse timsah gözyaşı dökmesin. Bunları ortadan kaldırmanın yolu;
işçi hak ve özgürlüklerini genişletmekten,
Sendikal örgütlülüğü artırmaktan,
İstihdam güvencesini sağlamaktan,
Taşeron çalıştırmayı engelleyen düzenlemelerden geçmektedir. İşçilerin bilinen tüm tepkisine rağmen kıdem tazminatı hakkına yönelik saldırılar devam etmektedir.
TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu, 5 Şubat 2015 Perşembe günü toplanarak gündemindeki konuları ve ülkedeki gelişmeleri değerlendirmiştir.
TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu’nun kararlarından birisi de; “Özellikle kıdem tazminatı ve özel istihdam büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisi kurulması konularında dikkat çekmek ve kazanılmış hakların korunmasında ve geliştirilmesinde kararlığımızı göstermek amacıyla kitlesel basın toplantısı yapılmasını kararlaştırmak” olmuştur.
Bugün bu amaçla toplandık.
Buradan haykırdığımız kararlılık dalga dalga tüm işyerlerinde yankılanacak. İşçi sınıfı ve örgütlü gücü, gündeme getirilmek istenen ve hak kayıplarına yol açacak hiçbir düzenlemeyi kabul etmeyecektir. TÜRK-İŞ, kıdem tazminatına ilişkin olarak yıllardan beri süregelen görüşünü bugün de muhafaza etmekte ve genel kurulda oybirliğiyle alınan şu kararı dikkatlere sunmaktadır:
“Kıdem tazminatı, Türkiye işçi sınıfının ve TÜRK-İŞ’in kırmızı çizgisidir. TÜRK-İŞ Genel Kurulu, bugün çalışanlar ve gelecekte çalışacak olanlar için kıdem tazminatının mevcut haliyle korunmasından yanadır. TÜRK-İŞ Genel Kurulunun, kıdem tazminatının fona devredilmesi, süresinin azaltılması gibi bu hakkın tasfiyesine ya da zayıflatılmasına yönelik her türlü girişimin karşısında, cevabı genel grev olacaktır.”
Bu duygu ve düşüncelerle saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Yaşasın onurlu mücadelemiz…
Yaşasın birliğimiz…
Yaşasın TÜRK-İŞ…