TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay ve AB-Türkiye Karma İstişare Komitesi (KİK) üyesi sivil toplum kuruluşu Başkanları, Doğu Türkistan’da yaşanan acı gelişmelere tüm dünyanın dikkatini çekmek üzere açıklama yaptı.
Toplantıya TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, MÜSİAD Başkanı Nail Olpak, TİSK Başkanvekili Erol Kiresepi, TZOB Genel Başkan Danışmanı Hasan Hüseyin Coşkun ve Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan Katıldı.
20 milyonu aşkın Müslüman Uygur Türkünün yaşadığı Uygur Özerk Bölgesinde, dini inançlarını yaşamaları yasaklanan insanların, baskı ve şiddete maruz kaldığı vurgulanan açıklamada, şunlara değinildi;
Uygur Özerk Bölgesinde Ramazan ayının ilk günü başlayan olaylar halen devam etmekte, baskı her geçen gün artmaktadır.
Yaşanan olaylarda Çin’in resmi verilerine göre onlarca, insan hakları kuruluşlarına göre binlerce Uygur Türkü yaşamını yitirmiştir.
Bölge ile hala sağlıklı iletişim kurulamamaktadır. Özellikle Yarkent şehrine bağlı iki köyde büyük insanlık dramı yaşandığı bilgisi gelmektedir.
Biz Türkiye-Çin ilişkilerine büyük önem veriyoruz. Ancak yaşanan haksızlığa ve insan hakları ile bağdaşmayan uygulamalara sessiz kalamayız.
Uygur Özerk Bölgesi’nde din ve vicdan hürriyetini baskı altında tutan uygulamalar büyük bir zulme dönüşmüştür.
En temel insan hakkı olan dini vecibelerin yerine getirilmesi bile engellenmektedir. Aşırı sert müdahaleler ve idamlar giderek artmaktadır.
Bölgede seyahat özgürlüğü ve haber alma özgürlüğü de engellenmektedir. Her türlü iletişim kanalı kapatılmıştır.
Yardım kuruluşlarının dahi bölgeye girmesi engellenmekte, bölgeden sağlıklı haber alınamamaktadır.
Bölgenin dünya ile bağının kesilerek bu şekilde karantinaya alınması, durumun vahametiyle ilgili endişelerimizi arttırmaktadır.
Dünya kamuoyunun konu hakkında bilgilendirilmesi ve endişelerin giderilmesi aciliyet arz etmektedir.
Endişeleri gidermenin öncelikli yolu, dünyadan soyutlanmış olan bölgeyi, özellikle Yarkent’i tekrar sağlıklı iletişim kanallarıyla dünyaya bağlamaktır.
Bu kapsamda bölge acilen yardım kuruluşlarına ve uluslararası insan hakları gözlemcilerine açılmalıdır.
Yaşanan toplumsal huzursuzluğun bir güvenlik problemine dönüşmemesi için, insanların en doğal hakkı olan din özgürlüğü üzerindeki baskı ortadan kaldırılmalıdır.
Bizler işçi, işveren memur, esnaf ve çiftçi kesimi olarak, bugüne kadar Filistin, Irak, Suriye’de ve dünyanın her bölgesinde sıkıntı yaşayan kardeşlerimizin yanında olduk.
Sıkıntılarını hafifletmek adına maddi ve manevi her türlü desteği verdik, veriyoruz.
Bu kapsamda; Doğu Türkistan’da yaşanan olayları ve atılması gereken adımları üyesi olduğumuz uluslararası kuruluşlara taşıma kararı aldık.
Böylece uluslararası camianın konuya daha duyarlı hale geleceğine inanıyoruz.
Toplumumuzun tüm kesimlerinden de aynı hassasiyeti göstermelerini bekliyoruz.
Gelişen Türkiye-Çin ilişkilerinin Uygur Bölgesindeki kardeşlerimize olumlu yansımasını bekliyoruz.
Bu kapsamda hükümetimizin bölgede demokratikleşmeyi cesaretlendirecek her türlü tavsiye ve atacağı her türlü adımı desteklediğimizi ifade ediyoruz.”