14. İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitim Semineri 20.11.2014 tarihinde Kahramanmaraş’ta gerçekleştirildi.
Kahramanmaraş ilinde gerçekleşen eğitime TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, TÜRK-İŞ Genel Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat, Kahramanmaraş Valisi Mustafa Hakan Güvençer ve Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Fatih Mehmet Erkoç ile sendika yöneticileri ve işçiler katıldı.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği eğitim açılış konuşması yapan Genel Başkan Ergün Atalay kısaca şunlara değindi;
“2013 yılının Kasım ayında başlayan işçi sağlığı ve güvenliği eğitimlerimizin ondördüncüsünü bugün Kahramanmaraş’ta yapıyoruz. Gerçekleştirdiğimiz bu eğitimlerin önemi maalesef Soma’da, Ermenekte, İstanbul’da yaşanan facialar sonrasında çok daha net bir şekilde anlaşıldı. Konfederasyon olarak geçmişten bugüne süregelen bu eğitimlerimizi önümüzdeki yıllarda da arttırarak yapmaya devam edeceğiz.
Ülkemizde yaşanan iş kazaları neticesinde resmi verilere göre her gün ortalama üç işçinin yaşamını yitirdiği biliniyor. İş kazalarında dünya genelinde bulunduğumuz nokta endişe verici boyutta, maalesef Avrupa’da birinci dünya’da üçüncü sıradayız. Bu kötü gidişatı düzeltmek, verilen can kayıplarını en aza indirmek için başta devlet ve işverenler olmak üzere hepimizin üzerine düşen sorumlulukları alması gerekmektedir.
Gerçekleştirdiğimiz eğitimler bu sorumluluk bilincinin bir göstergesidir. Önümüzdeki yıllar için yaptığımız planlamada gerçekleştirilen bu eğitimlerin sayısını artırdık. Özellikle çok tehlikeli iş kollarında bu eğitimleri en üst düzeyde gerçekleştireceğiz. Bu nedenle TÜRK-İŞ ve bağlı sendikalar bütçelerinin önemli bir bölümünü bu eğitimleri gerçekleştirmek için ayırmak mecburiyetindedir.
Değerli katılımcılar;
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası 2012 yılında yürürlüğe girdi. TÜRK-İŞ olarak belli noktalarda eleştirilerimiz olmasına rağmen bu alanda bir çok boşluk bu yasa ile dolduruldu. Son yaşanan olayların ardından Başbakanın geçtiğimiz hafta açıkladığı İş Güvenliği Paketi ile birlikte mevzuat açsından eksik kalan boşlukların büyük bir bölümü doldurulacak. Ancak artık hepimizin çok iyi bildiği bir konu var o da iş kazalarının yasalarla önlenemeyeceğidir.
Yasalar işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması için belirli tedbirleri alır. Bunlara uyulup uyulmadığı konusunda devlet yetkilileri işyerlerini denetler. Ancak bu denetimler zayıfsa ve işçi sağlığı ve güvenliği kültürü oluşmamışsa, işveren maliyetleri sebep göstererek bu tedbirleri almayabilir. İşçinin hele ki sendikasız işçinin bu aşamada eli kolu bağlanmaktadır. İş kazalarının önlenebilmesi için zihniyetlerdeki değişim ile birlikte işçi sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşması gerekmektedir.
Örneğin üretime uygun olmadığı için Bakanlık yetkilileri tarafından mühürlenerek kapatılan işyerlerinde kaçak üretim yapıldığını ve bu esnada işçilerin iş kazası geçirerek yaralandığını, hayatını yitirdiğini biliyoruz. Bu zihniyette olan bir işverenden çıkarılan yasalara uyması bekleyebilir miyiz?
Bir diğer konu bu zihniyette olan kişi ve kişilere sebep oldukları kazalar neticesinde sadece idari para cezası verilmesidir. Katıldığım her toplantıda dile getiriyorum bu kişilerin bilerek ve isteyerek cinayet işlemiş gibi hapis cezası alması gerekir. Çünkü ikisinin birbirinden hiçbir farkı yoktur.
Değerli katılımcılar;
Gelişen, büyüyen Türkiye ekonomisi içerisinde sendikal örgütlülüğün olmaması düşünülemez. Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmadığı sürece, örgütlü işçi sayısı artmadığı sürece müreffeh toplumlar seviyesine gelmemiz beklenemez.
Sendikanın olduğu işyerinde işçinin günlük alması gereken kalori miktarından, çalışma ortamının yeterli aydınlatılmasına, çalışma alanının sıcaklığından, temizliğine her bir detay düşünülmekte, işyeri temsilcileri bunları takip etmektedir. İşçinin sağlığı için gerekli bütün önlemler en küçük ayrıntısına kadar alınmaktadır.
İşçinin ücret pazarlığı kendisi tarafından değil, ücret pazarlığı konusunda uzmanlaşmış kişiler tarafından yapılmaktadır. Her türlü sosyal hakkı düşünülmekte ve çalışma ortamında barış ve huzur sağlanmaktadır. İşçi kendini ne kadar güvende hissederse bir o kadar verimli olmaktadır.
Sendikal örgütlülük ülkemizin geleceği, işçilerimizin huzuru açısından çok önemli bir sac ayağıdır”dedi.