İlgili yazı şu şekildedir:
“Sayın Cumhurbaşkanımız,
Bilindiği üzere 2022 yılı için geçerli olan Asgari Ücret, Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından oybirliği ile karar altına alınıp son yılların en yüksek zammı gerçekleştirilerek tarafınızca kamuoyuna duyurulmuştur. Temmuz ayında ise asgari ücrete ara zam yapılarak toplamda yıllık %80,88 oranında artış sağlanmıştır. Bununla birlikte ücretlerin asgari ücrete kadar olan kısmı da vergi dışı bırakılarak çalışanların üzerindeki vergi yükü hafifletilmeye çalışılmıştır.
Diğer yandan 2002 yılında brüt asgari ücret 222-TL, Gelir Vergisi tarifesinin ilk basamağı 3.800-TL iken Gelir Vergisi tarifesinin ilk basamağı asgari ücretin 17 katıydı. Bu oran 2010 yılında 12 katına, günümüzde ise 5 katına kadar gerilemiştir. Dolayısıyla 2010 yılı ve öncesinde asgari ücret üzerinden gelir elde eden bir çalışan ikinci vergi basamağına hiç çıkmamakta ve ücretinden kesilen gelir vergisi oranı hiç artmamaktaydı. 2011 yılı ile birlikte asgari ücretliler de ikinci vergi basamağından vergiye tabi olmaya başlamışlardır. Yirmi yıllık süreç içerisinde Gelir Vergisi tarifesinin ilk basamak tutarı %742 oranında artarken, asgari ücret %2814 oranında artmıştır. Dolayısıyla asgari ücretteki artış ile Gelir Vergisi tarifesinin ilk basamak tutarındaki artış paralel seyretmemiş ve bu nedenle asgari ücretliler her yıl daha yüksek oranla gelir vergisi ödemek durumunda kalmışlardır.
193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu 103. maddesinde yer alan Gelir Vergisi tarifesi TÜİK tarafından açıklanan enflasyon veya asgari ücret zamları oranında artırılmamış ve yıllık olarak belirlenmiştir. Bu durum asgari ücret ve asgari ücretin üzerinde ücret geliri elde eden çalışanların bir üst vergi tarifesine daha erken girip, daha fazla vergi ödeyerek daha düşük gelir elde etmelerine neden olmuştur.
2011 yılına kadar asgari ücretli yıl içerisinde ilave bir kazancı yok ise ikinci vergi basamağına hiç çıkamazken 2021 yılı Temmuz ayından itibaren bütün asgari ücretliler ikinci vergi basamağına çıkarak daha yüksek oranda vergi ödemek durumunda kalmıştır. 2011 yılından itibaren asgari ücretlilerin de bir üst basamağa çıkmasına neden olan birinci vergi basamağı tutarındaki artış oranının düşüklüğü sorununun giderilmesi gerekmektedir.
Örneğin ücreti brüt 13.043-TL olan bir çalışanın eline Ocak ayında net 10.000-TL geçmekteyken, Aralık ayında bu rakam 9.143-TL’ye düşmektedir. 13.043-TL brüt ücreti olan çalışan Nisan ayından itibaren tamamen ikinci, Ağustos ayından itibaren tamamen üçüncü vergi dilimi üzerinden vergilendirilmektedir. Çalışanın ücretinden kesilen vergi oranı Ocak ayında % 15 iken Ağustos ayında % 27’ye yükselmekte ve bu nedenle de eline geçen net rakam azalmaktadır. Bütün bunlar nedeniyle brüt ücreti değişmeyen bir çalışanın eline geçen net rakam Ocak ayında 10.000,56-TL iken Ağustos ayında 9.094,41-TL’ye Eylül ve sonrasında ise 9.143,37-TL’ye düşmektedir. Bu da toplamda yıl içerisinde işçinin 6.949,45-TL kayıp yaşamasına neden olmaktadır. Vergi dilimleri arasındaki aralığın dar olması nedeniyle yaşanılan bu durum işçinin eline geçen net rakamın ve satın alma gücünün azalmasına, refahının düşmesine neden olmaktadır. Bu sistem adil değildir.
Gelir vergisi tarifesinin ilk basamağının geçmiş yıllarda olduğu gibi yıllık asgari ücret brüt tutarının (fazla mesai, yol, yemek, yakacak yardımları gibi ek menfaatlerde dikkate alınarak) belirli bir miktar üzerinde tespit edilmesi, diğer vergi tarifesi oranlarının da ilk dilim baz alınarak çalışan lehine güncellenmesi TÜRK-İŞ ve TİSK olarak ortak talebimizdir.
Bununla birlikte, çalışan ücretlerinden asgari ücret kadar olan kısımdaki vergi muafiyeti uygulaması başta olmak üzere son dönemde atılan tarihi adımlar ve sosyal fayda odaklı yeni bir icraat olarak çalışanlara ödenen elektrik, doğal gaz ve ısınma yardımlarının SGK prim matrahından ve gelir vergisinden muafiyeti kararı için içten teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Yükümlülüklerini eksiksiz yerine getiren kayıtlı ve örgütlü işletmeleri destekleyecek, bu işletmeleri ve çalışanlarını olumlu yönde ayrıştıracak uygulamaların hayata geçirilmesi de önemini her fırsatta vurguladığımız ortak konulardan bir tanesidir. Bu kapsamda, “Beyaz Bayrak” uygulaması ile somut desteklerin sağlanabileceğine ve uygulamaya alınan sosyal yardım kalemlerindeki SGK primi ve vergi muafiyeti uygulamasının daha da genişletilebileceğine inanıyoruz.
Örneğin kamu çalışanlarımız için sağlanan aile ve çocuk yardımlarında vergi istisnalarının tüm özel sektör çalışanlarına da yaygınlaştırılması büyük bir sosyal fayda sağlayacaktır. Elektrik, doğal gaz ve yakacak yardımlarının yanı sıra sağlanan tüm diğer sosyal yardım kalemlerinin mümkün mertebe SGK prim matrahına dahil edilmemesi ve vergi istisnası sağlanması da yine tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de artan yaşam maliyetlerine karşı çalışanları koruyacaktır.
İşçi ve İşveren olarak ülkemiz, çalışanlarımız ve işletmelerimiz için hiçbir zaman elimizi taşın altına koymaktan çekinmedik. Her zaman ifade ettiğimiz gibi ülkemize, çalışma hayatımıza ve çalışma arkadaşlarımıza değer katacak her türlü uygulamanın hayata geçmesi için de çalışmaya devam edeceğiz.”
Saygılarımızla,