Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun işveren-devlet kesimi temsilcilerinin oy çokluğu görüşüyle belirlenen 2021 yılı asgari ücrete, komisyonda işçi kesimi adına görev yapan (TÜRK-İŞ) temsilcileri aşağıdaki gerekçeyle katılmamış ve muhalif kalmıştır.
İŞÇİ KESİMİNİN ASGARİ ÜCRET KARŞI OY GEREKÇESİ
Asgari Ücret Tespit Komisyonu işveren-hükümet kesimi temsilcilerinin oy çokluğuyla 2021 yılında uygulanacak asgari ücret belirlenmiştir. Asgari Ücret Yönetmeliği’nin “Komisyon, en az on üyenin katılımı ile toplanır ve oylarının çoğunluğu ile karar verir” hükmü doğrultusunda karar alınmıştır. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda işçi kesimi adına görev yapan Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) temsilcileri, oy çokluğuyla kabul edilen asgari ücreti, yetersiz ve çalışanların beklentisini karşılamadığı için kabul etmemiş, karşı oy kullanmıştır.
İşveren-hükümet kesimi temsilcileri tarafından belirlenen asgari ücret, mevcut sosyal ve ekonomik şartlarda bugün bile çalışanların aileleriyle birlikte geçim şartlarını karşılamaktan uzaktır.
Komisyonun görevlendirdiği TÜİK, bekar bir işçinin yaşama maliyetini Kasım 2020 itibariyle aylık net 2.792 lira olarak hesaplamıştır. Bu hesaplamada ailenin harcamaları dikkate alınmamıştır. Aralık ayında gerçekleşmesi beklenen fiyat artışı ile 2021 yılındaki muhtemel fiyat artışları da yoktur. Refah artışından bir pay söz konusu bile değildir.
Asgari ücret çalışmalarında işçi kesimi öncelikle “çalışanların kendileri ve aileleri için insan onuruna yaraşır bir gelir” elde etmeleri için çaba göstermiştir. Üç İşçi Konfederasyonu bir araya gelerek asgari ücretle ilgili gelişmeleri değerlendirmiş ve görüşlerini ortaklaştırmıştır.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun ilk toplantısın yapıldığı 4 Aralık 2020 tarihinde yapılan ortak açıklamada “asgari ücret insan onuruna yaraşır bir geçimi sağlamalıdır” talebinde bulunulmuş ve çalışmalarda dikkate alınması gereken temel ilkeler kamuoyu ile paylaşılmıştır.
Ortak açıklamada şöyle denmiştir:
“2021 asgari ücret görüşmeleri Covid-19 salgının tüm dünya ve ülkemizde ağır insani, sosyal ve ekonomik tahribatının yaşandığı bir dönemde başlamaktadır. Küresel salgın, başta işçiler olmak üzere tüm ücretli çalışanların yaşama şartlarını daha da ağırlaştırdı. Ciddi iş ve gelir kayıplarına yol açtı. Nitekim devletin resmi kurumu tarafından açıklanan son büyüme rakamlarında, çalışanların milli gelirden aldıkları payın ciddi oranda gerilediği de görülmektedir. 2021 yılında geçerli olacak asgari ücretin, pandemi koşullarında yaşanan iş ve gelir kaybı dikkate alınarak insan onuruna yaraşır bir geçim ücreti olarak tespit edilmesi ortak düşüncemizdir.
Asgari ücret, işçi ve ailesinin günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre insanca yaşamasını mümkün kılacak, insanlık onuruyla bağdaşacak bir ücrettir. Asgari ücret, çalışanların yaşama ve çalışma şartlarının düzenlenmesine yönelik önemli uygulamalardan birisidir. Asgari ücret ve civarında çalışan milyonlarca işçinin olduğu ülkemizde, belirlenecek asgari ücret rakamı sadece asgari ücretli çalışanları değil, işsizlik ödeneği, kısa çalışma ödeneği vb. ödemeleri alan hak sahiplerini de doğrudan etkilemektedir.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Anayasası’nın girişinde, “işçinin ve ailesinin yalnızca geçimini temin eden ücret, insanca yaşamaya yeterli bir ücret değildir. Halbuki işçinin insanca yaşaması için yeterli ücrete sahip olması gerekir” ifadesine yer verilmiştir.
Üç İşçi Konfederasyonu “insan onuruna yaraşır bir asgari ücret” belirlenmesi taleplerini bir araya gelerek ortaklaştırmıştır.
Anayasamız devlete “çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alma” görevi vermektedir. Ayrıca, asgari ücretin tespitinde “çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur” denilmektedir.
Asgari ücret bir pazarlık ücreti değildir. İşçinin ailesiyle birlikte insanca yaşamışını sağlayacak gelirdir. Asgari ücretin belirlenmesi müzakerelerinde göz önünde tutulması gereken öncelikli husus, çalışanların karşı karşıya bulundukları geçim koşullarıdır. Çalışanlar, yaşanılan ekonomik sıkıntıların nedeni değil mağdurudur ve “ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum” gerekçesiyle asgari ücretin düşük belirlenmesi kabul edilemez. Türkiye’nin rekabet şartlarını düşük ücret politikasıyla sağlamak doğrultusunda bir anlayışı olmamalıdır. Ülkemizdeki asgari ücret düzeyi AB üyesi çoğu ülkenin gerisindedir.
Bugün ücretliler üzerinde dayanılmaz boyutlarda vergi yükleri bulunmaktadır. Ücretli çalışanların eline geçen ücret vergi nedeniyle ilerleyen aylarda düşmektedir. Asgari ücret alan işçiler bile yılın son aylarında daha düşük ücret almaktadır. Asgari ücret kadar bir gelirin ücretli çalışanlar için vergi dışı bırakılması yönünde tüm sosyal taraflar arasında görüş birliği oluşmasına rağmen -şimdiye kadar- herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. İşverenin sosyal güvenlik primi düşürülmesine rağmen işçilerin sosyal güvenlik primi muhafaza edilmiştir.
İşçi temsilcileri, “insan onuruna yakışır” bir düzeyde asgari ücret belirlenebilmesi için, Komisyon çalışmaları sırasında temel alınması gereken ilkeleri aşağıdaki biçimiyle savunmaktadır:
Asgari ücretin saptanmasında Anayasa’da yer alan “geçim şartları” yaklaşımına öncelikle uyulmalıdır. Günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre işçinin ve ailesinin insanca yaşamasını mümkün kılacak ve insanlık onuruyla bağdaşacak asgari ücret belirlenmelidir. İçinde yaşadığımız salgın koşullarının yarattığı gelir kaybı ve gider artışları da dikkate alınmalıdır. Asgari ücret Asgari Geçim İndirimi (AGİ) hariç ve net olarak açıklanmalıdır. Bu ücretten yapılacak vergi, sosyal güvenlik vb. kesintiler net tutarın üzerine ilave edilmeli ve yıl boyunca asgari ücret açıklanan bu net ücretin altına düşmemelidir. Ücretlerin asgari ücrete tekabül eden kısmı vergiden muaf olmalıdır. Ayrıca ücretliler için damga vergisi uygulaması kaldırılmalıdır. Asgari ücret sonrası ilk vergi basamağı için uygulanacak oran yüzde 10 olmalıdır. Asgari ücret, herhangi bir ayırım yapılmadan yine ulusal düzeyde tek olarak ve yıllık belirlenmelidir. İşçilerin arasında nitelik, kıdem, işin mahiyeti gibi ekonomik amaçlı değerlendirmelerin tümünden bağımsız olarak ele alınmalıdır. Asgari ücret, ekonomik ölçülerin ötesinde sosyal bir ücret olarak kabul edilmeli ve bu özelliği temel alınarak belirlenmelidir. Devlet çalışanlar arasında ayrım yapmamalı, kamuda geçerli en düşük aylık tutarını asgari ücret belirlenirken de dikkate almalıdır. Asgari ücret ile bağlantılı olarak ve günümüz ekonomik koşullarını da dikkate alarak; İşverenlere sağlanan sosyal güvenlik prim desteğin benzeri işçilere de verilmeli ve işçilerin sosyal güvenlik haklarında bir kayıp yaratmayacak şekilde işçi SGK prim payı 5 puan düşürülerek bütçeden karşılanmalıdır. Pandemi koşullarında işsizlik sigortasından işçilere yapılan ödemelerin (kısa çalışma ödeneği, nakdi gelir desteği ve işsizlik sigortası) alt sınırı asgari ücret olmalıdır. Pandemide iş ve gelir kaybı olan işçilere asgari ücret düzeyinden az olmayan bir nakdi gelir desteği verilmelidir. Bu destek kayıtsız çalışan işçiler için bütçeden karşılanmalıdır. “Sosyal Devlet” ilkesi gereği “aile yardımı” çalışmayan eş için uygulamaya konulmalıdır. Sendikal örgütlenmenin olduğu işyerleri için asgari ücret teşviki uygulanmalıdır.”
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda görev yapan işçi temsilcileri, yapılan toplantılarda anılan ilkeleri savunmuş ve asgari ücretin bu çerçevede belirlenmesi ve kabul edilmesi için mücadele etmiştir. Ancak, bilimsel, objektif yöntemler ve güvenilir verilerle tespit edilen taban ücret olması gereken asgari ücret -bir kez daha- pazarlık konusu edilmiş ve düşük belirlenerek, oy çokluğuyla kabul ve ilan edilmiştir. Bu yaklaşım gelir adaletsizliği daha da yaygınlaştıracaktır.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun işveren-devlet kesimi temsilcilerinin oy çokluğuyla belirlenen asgari ücrete, gerek miktar ve gerek belirleme yöntemi açısından katılmıyoruz ve işçi kesimi olarak muhalif kalıyoruz.