15 Temmuz 2016 tarihinde maruz kaldığımız işgal girişiminden sonra ülkemiz yaralarını sarmaya çalışmaktadır. İşçisiyle, memuruyla, emeklisiyle o gün memleketine sahip çıkan insanımız bugün ikinci bir milli mücadele ruhuyla başta ekonomik baskı ve zorluklar olmak üzere her türünden iç dış müdahalelere göğüs germeye çalışmakta, demokrasisine sahip çıkmaktadır. Nitekim 16 Nisan tarihinde ülkemizde yapılan referanduma yüzde 85 oranında bir katılımın olması, hem toplumsal duyarlılık ve sorumluluk hem de demokratik kültür açısından gurur duyulacak bir tablodur. Milletimiz tercihini sandıkta göstermiştir. Artık birlik zamanıdır. TÜRK-İŞ’in önceliği her zaman ülkemizin birliği ve bütünlüğü, barış ve kardeşlik olmuştur. Herkes için de bu böyle olmalıdır. Ülkemiz yaşanılan tüm bu olaylardan sonra daha fazla demokrasiye daha fazla istikrara ihtiyaç duymaktadır.
İşçinin yıllar içinde çözülmeyen, çözülmediği için giderek ağırlaşan pek çok sorunu bulunmaktadır. İşsizlik hala çok önemli bir sorundur. Maalesef ülkemizde işsizlik günbegün artmaktadır. Bugün yaklaşık 4 milyon vatandaşımız işsizdir. İşsizlik yüzde 13 seviyesine ulaşmıştır. Nüfusumuzdaki artış dikkate alınarak bir an önce insan onuruna yakışır iş ve ücretler sağlayacak yeni iş ortamları oluşturulmalıdır. Mesleki eğitim süreci geliştirilerek ara eleman ihtiyacı karşılanmalıdır. Ancak bu işçilerin örgütlenmesi de teşvik edilmelidir. Her zaman belirtiyoruz 1980 yılında nüfusumuz 45 milyondu. 2,5 milyon sendikalı işçi vardı. Bugün nüfusumuz 80 milyon sendikalı işçi sayısı 1 milyon. Unutmayalım sendikal örgütlenme demokrasinin ayrılmaz bir parçasıdır. Güçlü bir demokrasi için işçilerin sendikalı olması, sendikaya serbestçe üye olmasının engellenmemesi şarttır. Bugün bazı belediyelerde ve bazı kamu kuruluşlarında işçinin Anayasal hakkı olan sendikasını özgürce seçme hakkı engellenmektedir. Özellikle belediyeler siyasi görüşlerine yakın sendikalara üye olmaları için işçiler üzerinde baskı kurması kaygı vericidir, Anayasa ile teminat altına alınmış temel hak ve özgürlüklerin açıkça ihlal edilmesidir. Bu kabul edilemez.
Keza yapılan onca yasal düzenlemeye rağmen iş kazaları gerekli seviyede önlenememektedir. Özellikle kayıt dışı istihdamın ve taşeron işçiliğin yaygın olduğu inşaat işkolunda yoğun iş kazaları görülmektedir. Bu türden iş kazalarını azaltmak için denetimlerin artırılması gerekir. Geçmişte yaşanan iş kazalarına baktığımızda en çok kaybın yaşandığı işkollarının başında madencilik ve inşaat sektörü gelmektedir. İşverenin iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili yeterli önlemleri almamasından ötürü 13 Mayıs 2014 tarihinde 301 işçimizin hayatına mal olan Soma faciasını yaşadık. Benzer bir facianın tekrar yaşanmaması için denetimler sıklaştırılmalı, tüm işkollarında taşeron işçiliğine ilişkin sorunlar çözülmelidir. Ülkemizde şeker, demiryolları, orman, tarım sektörlerinde ve değişik işkollarında çalışan yaklaşık 20 bin geçici işçi bulunmaktadır. Bu işçiler yılda 5 ay 29 gün çalıştırılmaktadır. Çalışılmayan 6 ayda işveren bunların yerine taşeron işçi almaktadır. Bu sorunda bir an evvel çözülmelidir.
İş kazalarının bir diğer etken unsuru ülkemizin yine çözülemeyen sorunlarından olan kayıt dışılıktır. Kayıt dışı istihdam edilenlerin sayıları milyonları bulmaktadır. Kayıt dışı emek hırsızlığıdır. Kayıt dışılık, işçinin emekli maaşına, kıdem tazminatına göz dikmektir. Kayıt dışı çalıştırıldığından ötürü işten çıkarıldığında kıdem tazminatı alamayan, hastaneye gittiğinde sağlık hizmetlerinden faydalanamayarak mağdur edilen işçilerimizin sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu nedenle kayıt dışılıkla kararlı bir şekilde mücadele edilmeli, caydırıcı cezalar uygulanmalıdır.
İşçinin kıdem tazminatını alması sağlanmalıdır. Bu hakkın aşındırılması değil, korunması ve geliştirilmesi gerekir. Ancak kıdem tazminatı yine tartışma konusu yapılmaktadır. Kıdem tazminatında geriye gidiş kabul edilemez.
TÜRK-İŞ olarak kamuda çalışan yaklaşık 200 bin işçinin toplu sözleşme görüşmelerini sürdürmekteyiz. Bu işçilerin 157 bin’i TÜRK-İŞ’e bağlı sendikaların üyesidir. Önümüzdeki günlerde işveren tarafı ile müzakerelere başlayıp sözleşmeyi bağıtlamayı umuyoruz.
Çalışan çocukların sorunları, Türkiye’nin temel sorunlarından biridir. Bu sorun çözümüne yönelik farklı politikalar geliştirmek gerekmektedir.
Bugün ülkemizde, gelir dağılımının bozulduğu, gerçek ücretlerin düştüğü, çocukların, gençlerin, kadınların, yetişkin işçilerin kaçak olarak çalıştırılmalarının yaygınlaştığı olumsuz bir tablo mevcuttur.
Yoksulluk nedeniyle, aile bütçesine katkıda bulunmak amacıyla, çocukların küçük yaşta ekmek parası kazanması istenmektedir. Çocukluğunu yaşayamayan ve gerekli eğitimi zamanında alamayan milyonlarca çocuk, çalışma hayatının en acımasız şartlarıyla karşı karşıya bırakılmaktadır.
Yıllardır çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılması konusunda mücadele veren TÜRK-İŞ, işçi hak ve özgürlüklerini koruma ve iyileştirme mücadelesinin ayrılmaz bir parçası olarak görmektedir. Çocuk işçiliğiyle mücadelede işçi sendikalarına görev düştüğü inancıyla, 1992 yılından bu yana bu alanda çalışmalar yapmıştır.
TÜRK-İŞ, uluslararası kuruluşların yanı sıra, Türkiye’de ki çeşitli kurum ve kuruluşlarla da iş birliği yaparak, birtakım projeleri hayata geçirmiştir.
Türkiye’de yasal gelişmelere rağmen kadınların işgücü piyasası, eğitim, siyaset ve sendikalar gibi toplumun pek çok alanına katılımı ve diğer ekonomik kaynak ve haklara ulaşımı ne yazık ki istenilen boyuta gelememiştir.
İşgücü piyasasında kadınları kayıt dışı çalışmaya iten nedenlerin başında kadın ve kız çocuklarının yeterli ve nitelikli eğitim alamayışları gelmektedir. Bu durum kız çocuklarının işgücü piyasasında insan onuruna yakışır işlerde çalışmasını engellemekte; eğitimsiz ve niteliksiz emek olarak kayıt dışı sektörde ve esnek çalışma modelleri ile istihdamına neden olmaktadır.
Kadının tam zamanlı ve insan onuruna yakışır iş koşulları ile istihdamının; kadının karar alma süreçlerine katılımını artıracağı; dolayısıyla sürdürülebilir ekonomik büyüme ve bütün bölgelerde sosyal kalkınmanın sağlanmış olacağı; yoksulluğun azalmasına katkı sağlayacağı; ailenin yaşam standardının artacağı ve toplumsal hayata ve çalışma hayatına katılımın kadının özgüvenini artıracağı unutulmamalıdır.
Darbe ve terörün olmadığı, demokrasinin tüm kurum ve kurullarıyla işlediği ülkelerde çalışanların ve toplumun sıkıntılarına daha kolay çözüm üretileceği bilinen bir gerçektir.
TÜRK-İŞ’in önceliği ülkemizin birliği ve bütünlüğü, barış ve kardeşliktir. Bir arada olursak her türlü güçlük ve sorunu aşacağımıza inanıyoruz.