Türkiye işçi delegesi ve TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay’ın 105. Uluslararası Çalışma Konferansına (ILO) hitaben yaptığı 02.06.2016 tarihli konuşmadır.
Sayın Başkan,
Değerli Delegeler;
Öncelikle konferans başkanlığına seçilmenizden dolayı sizi kutluyorum.
Terörün yaşandığı ülkelerde çalışma hayatı ile ilgili sorunları konuşmaya imkan olmuyor. Can güvenliği, temel insan hak ve özgürlüklerinin önüne geçiyor.
ILO Uzmanlar Komitesi, terör faaliyetleri ile temel hak ve özgürlükleri birbirinden ayırt etmelidir.
Gelişmiş ülkeler, terör Avrupa’ya sıçradığında ayağa kalkmaktadır. Teröre karşı çifte standart olmaz. Bugün, en gelişmiş silahlar terör örgütlerinin elindedir. Uyuyanı uyandırmak kolaydır, ama uyuma numarası yapanları uyandırmak zordur. İnanıyorum ki, bu salonda bulunanlar teröre karşı kayıtsız kalmayacaktır.
Orta Doğu’da yaşanan savaş sonucunda yüz binlerce hayat, yüzbinlerce aile ve işyerleri yok olmuş, milyonlarca insan yerinden yurdundan edilmiştir.
Türkiye, bu savaşlardan en fazla etkilenen ülkelerin başında gelmektedir. Mülteciler konusunda en fazla sorumluluğu üstlenmiştir. Sendikalar olarak, başta ücretlerin düşmesi olmak üzere çalışma hayatına getirebileceği olumsuzluklara rağmen bugüne kadar mültecilerin insan onuruna yakışır bir şekilde yaşayabilmesi ve çalışabilmesi için elimizden geleni yaptık, yapmaya da devam ediyoruz.
Bazı ülkeler açık bir şekilde temel insan haklarını hiçe saymaktadır. Mülteci sorununun Türkiye ile vize pazarlığında kullanılması bizleri hayal kırıklığına uğratmıştır. Bugün ülkemde Avrupa Birliği üyeliğine olan ilgi eskiyle kıyaslanmayacak biçimde azalmıştır.
Genel Direktörün Raporunda da ifade ettiği gibi ILO, mülteciler konusunda Mısır, Irak, Ürdün, Lübnan ve Türkiye’deki sosyal taraflar ile işbirliği içerisinde çalışmaktadır. Krize, ulusal ve bölgesel düzeylerde çözüm aramaktadır.
Mültecilerin insan onuruna yakışır koşullarda çalışabilmesi için ILO’nun sürdürdüğü tüm çalışmaları desteklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Türkiye’de geçen yıl G20 zirvesine ev sahipliği yaptık. Dönem Başkanlığını yürüttüğüm L20 başta iş, adalet ve eşitlik olmak üzere pek çok sendikal konuya ağırlık verdi. Özellikle Suriyeli mülteciler ve iş sağlığı güvenliği konularını ön plana çıkardı.
ILO’nun çalışma ve sosyal konularda yaptığı araştırma ve değerlendirmelerin G20 Türkiye sürecinde büyük faydasını gördük. Bu nedenle ILO’yu kutluyor, katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
Değerli Delegeler,
Genel Direktörün raporunda da yer aldı. Soma’da yaşadığımız maden kazası sonrası iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı konusunda önemli adımlar atılmıştır. Türkiye, 2014-2015 yıllarında iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili 187, 176 ve 167 Sayılı üç ILO Sözleşmesini onaylamıştır.
Sürekli gelişen mevzuatımıza rağmen uygulamada iş kazaları devam etmektedir. İş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşması ve bu konuyu maliyet unsuru olarak gören zihniyetin değişmesi için çaba gösteriyoruz.
Türkiye’de çalışma hayatında bir çok sorun bulunmaktadır. Bir yandan esnek çalışma yaygınlaşırken diğer yandan kayıt dışı çalıştırma devam etmektedir.
Ozel istihdam büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisi kurulmasına yönelik yasa çıkarılmıştır. Mevcut sorunlarımıza çözüm ararken, maalesef işçilerin kazanılmış haklarına karşı yeni düzenlemeler gündeme getirilmiştir.
Gönüllü olması gereken iş uyuşmazlıklarında arabuluculuk zorunlu hale getirilmek istenmektedir. İş sözleşmesinin zayıf tarafı olan işçiler korumasız bırakılacaktır. Bu kabul edilecek bir durum değildir.
Şimdi de otomatik katılımlı bireysel emeklilik sistemi getirilmek istenmektedir. Bu sistemin dünyada eşi benzeri yoktur. Dünyada bir ilktir. Sadece işçiden kesinti yapılmasını öngören bu sistem, çalışma barışının bozulması ve çalışanların reel gelirinin azalması gibi sonuçlar doğuracaktır.
Kıdem tazminatıyla ilgili düzenlemeler belirli aralıklarla gündeme getirilmektedir. Bu konuda hak kaybına kesinlikle müsade etmeyeceğiz.
Taşeron ile geçici işçiler konusunda ise hükümet bir çalışma başlatmıştır. Sendikaların talepleri dikkate alınarak sonuçlanmasını bekliyoruz.
Ayrıca ifade etmek isterim ki; kamu görevlilerinin grev hakkı olmadığından toplu görüşme müzakerelerinin etkisi sınırlı kalmaktadır.
Değerli Başkan,
Değerli Delegeler,
Genel Direktörün Yoksulluk ile ilgili raporun önemlidir. Adaletsiz gelir dağılımı ile mevcut küresel düzeni devam ettirmek mümkün değildir. Küresel adaleti, eşitliği temel alan raporun son derece önemli olduğunu ifade etmeliyim. Dünyada kutuplaşmayı, yaşanan israfı ve yoksulluğu ortadan kaldırmada anahtar rol oynayacağına inanıyorum.
Aristo’nun sevdiğim bir sözünü sizlerle paylaşmak istiyorum: “Zayıf, daima adalet ve eşitlik ister, halbuki bunlar kuvvetlinin umurunda bile değildir.” Bu böyle sürdürülemez. Bu dünya hepimizin. Merhametli ve adaletli olmak zorundayız.
Genel Müdüre ve ILO çalışanlarına başarılar diliyor, beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.