.
Türkiye yeniden bir seçim sürecine girdi. 24 Haziran 2018’de Cumhurbaşkanı Seçimi ve 27. Dönem Milletvekili Genel seçimi yapılacak. TBMM yenilenirken, referandum ile halkın onayladığı “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” de uygulamaya girecek. Seçim vaatlerinin açıklandığı, mitinglerin düzenlendiği yoğun bir siyaset dönemi ülke gündeminde ağırlıklı olarak yer alıyor. Bu yoğun siyaset gündeminde söylemlerin öncelikle ortamı germeyecek, kimseyi ötekileştirmeyecek, huzuru bozmayacak bir “demokrasi bayramı” düzeyinde olmasını arzuluyoruz.
Konfederasyonumuz çatısı altında bulunan sendikalarımızın üyesi işçi ve ailelerinin sayısı milyonlarla ifade edilmektedir. TÜRKİŞ her zaman çoğulcu olmuştur. Vatandaşların düşüncelerini özgürce belirlemesinden ve ifade edilmesinden yana olmuştur. Bu kapsamda herkes yapılacak seçimde tercihini, ülkenin içinde bulunduğu şartları ve durumunu muhakeme ederek belirleyecektir. Tüm vatandaşlarımızın oyu sonucunda ortaya çıkacak millet iradesini herkes saygıyla karşılamalıdır. Seçimlerle birlikte yeni bir dönem başlayacaktır. Bu dönemin, başta çalışanlar olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin talep ve beklentilerinin karşılandığı, umutların tazelendiği yeni bir başlangıç olmasını temenni ediyoruz.
* * *
Demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla sağlıklı olarak işlemesi, her zaman olduğu gibi, temel önceliğimizdir. Ülkemizdeki eşitsizlik ve adaletsizliklerin sosyal devlet anlayışı çerçevesinde çözüme kavuşturulması önümüzdeki dönemin de temel gündem konusu olmalıdır. Yeni yasama döneminde beklentimiz, sosyal taraflar arasında hassas dengenin korunması, ekonomik ve sosyal şartlarda güçsüz olan kesimlerin korunmasıdır.
İşveren talepleri doğrultusunda yapılan düzenlemeler, aslında çalışma hayatında yeni sıkıntılara yol açmakta ve iş barışını bozmaktadır. Çalışma hayatındaki sorunların ortadan kaldırılmasında, sosyal devletin dengeleyici ve koruyucu rolü egemen olmalıdır. Bu kapsamda, grev kararlarının Bakanlar Kurulu tarafından ertelenmesi (yasaklanması) dengeleri bozmakta ve işçilerin hak arama yollarını engellemektedir. Oysa yapılması gereken, iktisaden dar ve sabit gelirli kesimlerin geçim şartlarının iyileştirilmesi, bunu sağlayacak mekanizmaların sağlıklı işletilmesidir.
* * *
Seçim dönemiyle birlikte çalışanlara yönelik vaatler ön plana çıkmaya başladı. Çalışanların aileleri ile birlikte “seçmen gücü” fark edildi. Bugün ücretli çalışanlar ve emeklileri, aileleriyle birlikte toplumun ağırlıklı bir kesimini teşkil etmektedir. Başta asgari ücret ve ücret gelirleri ile emekli maaşlarının “insan haysiyetine yakışır bir seviyede belirlenmesi” durumunda refah yaygınlaşacak ve gelirin adaletli paylaşılması mümkün olacaktır. Vergide adaletin sağlanması, çalışanların ağırlaşan geçim şartlarını bir nebze de olsa iyileştirecektir. Ücretli çalışanlar, yılbaşında ödenen net ücretinin bütün yıl kesintisiz eline geçmesini istemektedir. Asgari ücretin vergi dışı bırakılmasını talep etmektedir. Özelleştirme sonucu fabrikaların kapanmaması, işten çıkarılmaların olmamasını talep etmektedir. Kapsam dışında bırakılan taşeron işçilerinin bir an önce kadroya alınması önemli bir beklentiyi karşılayacaktır. Dar gelirli kesimler, sıklıkla tükettiği temel mal ve hizmetlerdeki dolaylı vergilerin azaltılmasını beklemektedir. Kısacası, insanı ve refahı temel alan ekonomik ve sosyal politikalar uygulanmalıdır.
* * *
1 Mayıs, tüm dünyada emekçilerin birlik ve dayanışma günü olarak kutlanmaktadır. Bu anlamlı günde çalışanların sorunlarının gündeme taşınması, birlik ve dayanışma duygularının pekiştirilmesi amaçlanmıştır. TÜRKİŞ olarak 1 Mayıs kutlamalarını yurdumuzun çeşitli bölgelerinde ve merkezi olarak bir ilde kutluyoruz. Yakın yıllarda Kadıköy/İstanbul, Zonguldak, Çanakkale, Ankara ile devam eden bu anlayışımız Antakya/Hatay ile 2018'de devam etmiştir.
Hatay, ülkemizin farklılıkları uyum içinde barındıran kadim bir şehridir. Hatay’da var olan atmosferin tüm ülkemize yayılmasını, farklılıkların aslında ayrışmayı değil uyum içinde birleşmeyi sağladığını herkesin görmesini istedik. Bu düşünce, 1 Mayıs’ı merkezi olarak Hatay’da kutlamamızın bir gerekçesi oldu. Bir diğer husus da son dönemde güney sınırımızın hemen ötesinde artan silahlı faaliyetlerin ülkemize yönelik bir riske dönüşmüş olmasıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri, ülkemizin bekası ve milletimizin birliği, topraklarımızın korunması, can güvenliğinin sağlanması için Afrinde bir harekat gerçekleştirmiştir. Emperyalist güçlerin kışkırtmasıyla yoğunlaşan faaliyetlere ve teröre karşı yürütülen meşru savunma faaliyetlerine destek vermek amacıyla Hatay’da 1 Mayıs’ı kutladık.
1 Mayıs’ta, yurdun çeşitli illerinde, işçi sınıfının hak ve çıkarlarını, beklentilerimizi ve taleplerimizi kitlesel olarak ifade ettik. Düzenlediğimiz toplantılara katılan işçilere ve ailelerine, destek veren emek dostlarına, her düzeydeki sendika temsilci ve yöneticilerine bir kez daha teşekkür ediyorum. Biz birlikte güçlüyüz ve taleplerimizin kararlı takipçisiyiz.
* * *
TÜRKİŞ 66 yıldır bu ülkede işçi hareketinin lokomotifi olmuştur. Önümüzdeki ay bir kuruluş yıldönümünü daha geride bırakacaktır. TÜRKİŞ, her zaman ülkesinin hak ve çıkarlarını her türlü siyasi hesabın üzerinde tutmuştur. Toplumun güvencesi, mağdurun ve mazlumun savunucusu olmuştur. Çalışanların hak ve menfaatlerini korumak noktasında liderlik yapmıştır. Önceliğimiz her zaman ülkenin bölünmez bütünlüğü, demokrasi ve bu kapsamda işçilerin çalışma ve yaşama şartlarının geliştirilmesidir. Bu doğrultuda ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınmasına katkı yapmıştır.
* * *
Örgütlenmenin önündeki engeller halen aşılmış değildir. Geçtiğimiz yıl tüm teşkilatımızı bir araya getirerek konuyu masaya yatırmış ve sorunlarımızı bir kez daha ortaya koymuş, sendikalı işçi sayısını arttırılabilmek amacıyla sendikal örgütlenmeyi zorlaştıran hukuki, siyasi ve fiili engelleri aşma yönündeki irademizi açıklamıştık. Çalışmalarımızı bu yönde sürdürmekte, sorunlara çözüm aranmaktadır. Sendikal örgütlenmede yetkiden kaynaklanan hukuki engeller devam etmekte ve ilk örgütlenme faaliyetleri işten çıkarmalarla sonuçlanabilmektedir.
Kamu yetkilileri tarafından sendikalar arasında ayrım yapılması ve belli sendikalara örgütlenme kolaylığı sağlanması da asla kabul edilemez. Anayasa ile teminat altına alınmış temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasında işçinin iradesi temel olmalıdır.
* * *
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), sendikal örgütlenme ile toplu sözleşme ve grev hakkı başta olmak üzere, çalışma hayatı konusunda uluslararası normları belirleyen ve üye ülkelerde uygulanmasını amaçlayan üçlü yapıya sahip bir üst kuruluştur. TÜRKİŞ kurulduğu 1952 yılından bu yana, Türkiye’deki çalışan kesimi her yıl toplanan Uluslararası Çalışma Konferansı’nda başarıyla temsil etmekte, işçi hak ve özgürlüklerini korumak ve geliştirmek için çalışmaktadır. Bu görevi yerine getirmek amacıyla, Konferansın tüm komisyonlarında delege ve teknik danışmanlarıyla şimdiye kadar etkin bir şekilde yer almıştır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 2018 yılında toplanacak 107. Uluslararası Çalışma Konferansına, tek yanlı bir iradeyle, memur konfederasyonunun “işçi delegesi” olarak atanmasını kararlaştırmıştır. Uluslararası Çalışma Konferansında işçi delegesinin nasıl belirleneceği, ILO Kurucu Anlaşmasında açıkça belirtilmiştir. Türkiye’yi ILO’da temsil edecek işçi delegesinin Bakanlık tarafından tek taraflı irade beyanıyla belirlenmesinin yanlışlığı ortadadır.
Türkiye İşçi Delegesinin, Konfederasyonlarla hiçbir istişarede bulunulmadan ve onların genel mutabakatına aykırı bir şekilde Bakanlık tarafından değiştirilmesinin Uluslararası Çalışma Örgütü Anayasasının 3. maddesine, konuya ilişkin ILO organlarının daha önce aldığı kararlara ve ILO prensiplerine aykırı olduğu, yine Konfederasyonlar tarafından kamuoyuna açıklanmış ve bu kararın gözden geçirilmesi talep edilmiştir.
Bakanlığın, Konfederasyonların ağırlıklı olarak karşı çıkmasına rağmen bu yanlış tutumunu sürdürmekte ısrarlı olması sonucu Uluslararası Çalışma Konferansına katılım sağlanmayacağı ve Hükümetin ILO’ya sunacağı delegasyon listesinde yer alınmayacağı kararı alınmış ve uygulanmıştır. Aynı çerçevede üyesi olduğumuz Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) ve Avrupa Sendikaları Konfederasyonu (ETUC) ile ILO nezdinde de girişimlerde bulunulmuştur.
Çalışma yaşamı açısından uluslararası düzeyde en önemli kuruluş olan ILO ve Uluslararası Çalışma Konferansı’nda Türk İşçi Hareketi’nin en büyük temsilcisi ve çalışan kesimin sorunlarını gerçek anlamda Konferansa taşıyabilecek olan TÜRKİŞ’in tek taraflı iradeyle işçi delegesi olarak gösterilmemesi yanlıştır. Türkiye’de sosyal diyalogu, endüstriyel ilişkileri ve çalışma yaşamını olumsuz etkileyecek sonuçları olacaktır.
* * *
TÜRKİŞ topluluğu adına, halkımızın ve üyelerimizin Ramazan Bayramını candan kutluyor, bayramın tüm insanlığa barış ve mutluluk, ülkemize huzur ve refah getirmesini diliyorum.